Nefes [James Nestor]

James Nestor tarafından yazılan, dilimize Dilara Alemdar tarafından çevirilmiş olan Nefes adlı eser Mudni yayınları tarafından basılmış. Kitap, yazarın on yıl boyunca yazarın nefes üzerine yaptığı araştırmalar ve deneyimleri anlatıyor.

Giriş bölümünde yazarın ilk deneyimi olan Sudarshan Kriya adındaki nefes alma egzersizi var. Muhtemelen burada yaşadığı deneyim yazarı nefes üzerine araştırma yapmaya sevk ediyor.

“Bu alanda çalışan biliminsanlarının çoğu araştırmalarına nefesi incelemek amacıyla başlamamışlardı. Ama nefes bir yolunu bulup bir şekilde hep onların karşısına çıkmıştı. Çalışmalarında, nefes alma kapasitemizin insan evriminin uzun süreçleri boyunca değiştiğini ve özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra nefesimizin belirgin bir şekilde kötüleştiğini keşfetmişlerdi. Yüzde 90’ımızın -muhtemelen sizin, benim ve neredeyse tanıdığımız herkesin- yanlış nefes aldığını ve bu hatanın ya upuzun bir kronik hastalıklar listesine yol açtığını ya da bu hastalıkları kötüleştirdiğini fark etmişlerdi.”

“Beynin alt kısmında bulunan bezelye büyüklüğündeki hipofiz bezi adrenalin, endorfin, büyüme hormonu ve vazopressin gibi, su kaybını önlemek için hücrelerle iletişim kuran maddeleri kontrol eden hormonlar salgılar.” Hayvanlar bu hormon sayesinde gece boyu su ve tuvalet ihtiyacı hissetmeden uyuyabiliyorlar. İnsanda gece su ve tuvalet ihtiyacı bu dengenin bozulmuş olduğu manasına geliyor. Ağızdan nefes almak yerine burundan nefes almak becerilebilse bununla birlikte DEHB, dikkat eksikliği gibi sorunlar da azaltılabilir.

“Sağlıklı burun solunumu doğumda başlıyordu. Bu kabilelerdeki annelerin hepsi aynı yöntemleri uyguluyorlardı: Bebeklerini emzirdikten sonra parmaklarıyla dikkatlice bebeklerinin ağzını kapatıyorlardı. Akşamları, bebekleri uyurken başlarında bekliyor ve dudakları aralanırsa nazikçe tutup ağızlarını kapatıyorlardı. Büyük Ovalar’daki bazı kabilelerde yeni doğan bebekleri düz bir tahtaya bağlayıp başlarının arkasına bir yastık koyarak vücutlarını ağızdan nefes almanın çok daha zor olduğu bir pozisyona sokuyorlardı. Kış aylarında bebeklere kalın kıyafetler giydirmemeye özen gösteriyor ve sıcak günlerde bebekleri kendilerinden daha uzakta tutuluyorlardı ki bebekler terleyip hızlı nefes almaya alışmasınlar.”

Beş Tibet Ayini Peter Kelder adlı yazar bu hareketleri kitabında anlatmış. İnternette videoları da mevcut. Ancient Secret of the Fountain of Youth adında bir kitabı daha var.

Nefes alırken diyaframı kullanmak da çok önemli: “Normal bir yetişkin nefes alırken diyaframın yalnızca yüzde 10’unu kullanır, bu da kalbe fazla yüklenilmesine, tansiyonun yükselmesine ve bir dizi dolaşım problemine neden olur. Diyafram kapasitesinin yüzde 50 ila 70’ini kullanarak nefes almak kardiyovasküler stresi azaltacak ve vücudun daha etkili çalışmasını sağlayacaktır. Bu nedenle diyaframa bazen “ikinci kalp” de denmektedir; çünkü hem kendi ritmine göre hareket eder hem de kalp atış hızını ve atım hacmini belirler.”

“2.000 yıl önce Çinli doktorlar, günde 13.500 nefes almayı öneriyorlardı, bu da dakikada dokuz buçuk nefese denk geliyordu. Az nefes almak ile yavaş nefes almanın aynı şey olmadığının altını çizmek gerekir. Bir yetişkinin akciğeri ortalama dört ila altı litre hava tutabilir. Yani, dakikada 5,5 kere nefes alsak bile, aslında hala ihtiyacımızın iki katı miktarında hava soluyor oluruz. İdeal nefesi ve ideal nefesin sağladığı tüm sağlık faydalarını elde etmenin sırrı daha küçük miktarlarda daha az nefes alıp vermekte yatar. Yani daha az hava solumakta.”

Fazla nefes almak hipertansiyona yol açıyor. Daha az nefes almayı insan kendisine öğretmeli.

“Astım tedavilerinin yıllık dünya pazarı 20 milyar dolardır ve ilaçlar çoğunlukla o kadar etkilidir ki hastalar tamamen iyileşmiş hissederler. Ama birkaç yıl içerisinde bu ilaçların, özellikle de ağız yoluyla alınan steroidlerin, akciğer işlevlerinde bozulma, astım belirtilerinde kötüleşme, körlük ve ölüm riskinde artış gibi korkunç yan etkileri görülebilmektedir.”

Enteresan bir şey, kitapta karbondioksitin önemine vurgu yapılmış. Vücutta karbondioksit oranının düşmemesi gerekiyor. Karbondioksit kritik bir öneme sahip. Karbondioksitle çeşitli tedaviler yapılabiliyor.

“Buteyko kariyerinin sonlarına doğru, 2003’te 80 yaşında ölene kadar, daha mistik bir hayat sürecekti. Neredeyse hiç uyumuyordu ve tekniklerinin sadece hastalıkları iyileştirmekle kalmayıp aynı zamanda sezgiyi ve altıncı hissi de güçlendirebileceğini iddia ediyordu. Kalp hastalığı, hemoroit, gut, kanser ve yüzden fazla başka hastalığın hepsinin fazla nefes almanın yol açtığı karbondioksit eksikliğinden kaynaklandığına emindi. Hatta astım ataklarını bir problem veya “sistem arızası”ndan ziyade, vücudun bir eksikliği telafi etme çabası olarak görüyordu. Tıkanıklık, hırıltılı nefes ve nefes darlığı vücudun daha az ve daha yavaş nefes almak için geliştirdiği doğal bir refleksti.”

Çiğnemek çok önemli. Sanayi devrimi ile birlikte insanların çiğneme süreleri de düştü, gıdalar gittikçe yumuşadı. Bugün artık doğru düzgün bir şey çiğnemediğimiz için ağız yapımız, dişlerimiz değişmiş durumda. Buna karşı ortodontistler çeşitli metotlar uyguluyorlar. Çiğnemek ayrıca yeni hücre oluşumuna da yardımcı oluyor. 70 yaşındaki insanda bile çiğnemeyle yeni hücreler oluşuyor, yüz yapısı değişebiliyor.

“Bazı araştırmacılara göre en yaygın görülen on kanser türünden sekizinin, vücut uzun süreli stres altındayken kan akışının azaldığı organlarda görülmesi tesadüf değildir.”

“Başka bir yöntem de sallanmaktır. 20. yüzyılın ilk yarısından önce genellikle evlerde sallanan sandalye ve salıncaklar bulunurdu. Bunların sık kullanılmasının nedeni sallanmanın tansiyonu etkileyerek, mesajların vagus sinirinde hareket etmesini kolaylaştırması olabilir. Sallanmanın otistik (genellikle vagus sinirleri arasındaki iletişimi düşük olan ve kendini sürekli tehdit altında hisseden) çocuklara bu kadar iyi gelmesinin nedeni de budur. Yüze soğuk su çarpıp soğuğa maruz kalmak vagus sinirini uyarır, bu da kalp atış hızını düşürmek için kalbe mesajlar yollar.”

Wim Hof adlı bir adamın nefes tekniği anlatılmış. Adam, Tibet rahiplerinin nefes tekniğini kullanarak buz içinde hiçbir şey olmadan uzun süre durabiliyor.

“İşte onlara verebileceğiniz bilgi: Wim Hof’un nefes yöntemini uygulamak için sessiz bir yer bulup başınızın altında bir yastıkla sırtüstü yatarak başlayın. Omuzlarınızı, göğsünüzü ve bacaklarınızı gevşetin. Karın boşluğunuza çok derin bir nefes alın ve bu nefesi olabildiğince hızlı verin. Bu adımı 30 kere tekrarlayın. Mümkünse burnunuzdan nefes alın; burnunuz tıkalıysa dudaklarınızı büzerek nefes almayı deneyin. Her nefes önce mideyi sonra göğsü şişirerek bir dalga etkisi yaratmalı. Ve nefes verirken de bu sırada nefes vermelisiniz. 30 nefesin sonunda havanın yaklaşık çeyreğini akciğerlerinizde tutarak doğal bir şekilde nefes verin ve sonra nefesinizi tutabildiğiniz kadar tutun. Nefesinizi daha fazla tutamayacağınızı hissettiğinizde derin bir nefes alın ve nefesinizi 15 saniye daha tutun. Bu taze havayı çok nazikçe göğsünüzden omuzlarınıza itin, sonra nefes verin ve tekrar derin nefes almaya başlayın. Aynı döngüyü üç ya da dört tur tekrarlayın ve haftada birkaç kere bu alıştırmayı soğuk bir ortamda (soğuk duş veya buz banyosu sırasında ya da karda çıplak yatarken) yapın. Tummo’nun gücünün sırrı, dönüşümlü nefes almakta -önce bütün gücünüzle nefes alıp sonra hiç nefes almamakta, önce çok soğuğa ardından tekrar çok sıcağa maruz kalmakta- gizlidir. Bu yöntem vücudu önce aşırı strese sokar, sonra bir anda rahatlatır. Kandaki karbondioksit seviyeleri dibe vurur, ardından tekrar yükselir. Dokulardaki oksijen azalır, sonra dokular tekrar oksijenle dolar. Bu sayede vücut daha kolay uyum sağlamaya ve daha esnek olmaya alışır ve fizyolojik tepkilerin kontrol edilebileceğini öğrenir.”

“Wolpe 1950’1erin sonlarında, belirli bir nedeni olmayan ve günümüzde yaklaşık on milyon Amerikalıyı etkileyen bir stres türü olan serbest yüzen anksiyeteyi tedavi etmek için alternatif tedavi yöntemleri arıyordu. Karbondioksitin ne kadar hızlı ve etkili işe yaradığını görünce çok şaşırmıştı. Wolpe, 50/50 oksijen ve karbondioksit karışımından alınan iki ila beş nefesin hastalarının anksiyetesini 60’tan (yani güçten düşüren seviyeden) sıfıra düşürmek için yeterli olduğunu buldu. Başka hiçbir tedavi bu kadar etkili değildi. Wolpe 1987’de, “Son zamanlarda karbondioksite olan ilgideki artışın, daha fazla araştırmaya yol açacağı umulmaktadır”, yazmıştı.”

Panik atak için de bir tedavi öneriliyor nefesle bağlantılı. Hastalar, atağın geldiğini hissedince yavaş ve az nefes alarak vücuttaki karbondioksit seviyesini yükseltiyor. Derin nefes almak çözüm değil, az nefes almak gerekiyor.

“Bunların hepsini daha önce defalarca hissettim. İlk 5.000 yıl önce İndus Vadisi’ndeki antik insanların, daha sonra, 2.000 yıl önce, antik Çinililerin hissettikleriyle aynı şeyleri hissediyorum. Alexandra David-Neel bu yöntemi Himalayalar’daki mağarada kendisini ısıtmak için kullanmıştı ve Swami Rami bu hissi ellerine ve kalbine odaklamıştı. Buteyko bunu Birinci Moskova Hastanesi’nin astım koğuşunda tekrar keşfetmiş ve Cari Stough New Jersey’deki VA Tıp Merkezi’nde ölmek üzere olan savaş gazilerine bu yöntemi öğretmişti. Nefesimi biraz daha hızlandırıp derinleştirdikçe son on yıldır keşfettiğim bütün tekniklerin isimleri tek tek aklımdan geçiyor. Pranayama. Buteyko. Uyumlu Nefes. Hipoventilasyon. Nefes Koordinasyonu. Holotropik Nefes Çalışması. Adhama. Madhyama. Uttama. Kevala. Embriyonik Nefes. Ahenkli Nefes. Sung-Shan’ın Büyük Ustası Hiçliğin Nefesi. Tummo. Sudarshan Kriya. Tekniklerin isimleri yıllar içinde değişmiş, farklı kültürler tarafından farklı zamanlarda farklı amaçlar için kullanılıp yeniden paketlenmiş olsalar da hiçbir zaman gerçekten kaybolmadılar. Bunca zamandır içimizde, açığa çıkarılmayı bekliyorlardı. Bu teknikler akciğerlerimizi esnetip vücutlarımızı düzeltmemizi, kan dolaşımımızı hızlandırmamızı, zihnimizi ve ruh hallerimizi dengelememizi ve moleküllerimizdeki elektronları uyandırmamızı sağlıyorlar. Aynı zamanda daha iyi uyumamızı, daha hızlı koşmamızı, daha derine dalmamızı, daha uzun yaşamamızı ve evrilmemizi. Aldığımız her nefeste biraz daha açığa çıkan bir gizem ve yaşam sihri sunuyorlar.”

İdeal nefes, 5,5 saniye alınan 5,5 saniyede verilen nefes diyor özet olarak yazar. Dakikada 5 nefes.

Kitabın sonunda kitapta geçen nefes tekniklerini anlatmış Nestor. Dönüşümlü Burun Nefesi (Nadi Shodhana) diyaframı hareket ettiren Nefes Koordinasyonu ve diğerleri yazarın web sayfasında mevcut.

İnsanda sempatik ve parasempatik sinir sistemleri bulunuyor. Parasempatik sinir sistemi rahat anlarda devredeyken sempatik sinir sistemi stres altında ortaya çıkıyor, vücudun bir savunma mekanizması. Çağdaş insanda bu iki sistem de beraber çalışıyor gibi, ne tam açık ne tam kapalı. Bu durum bazı organlara yeterince kan gitmemesine kadar değişik deformasyonlara yol açıyor. Bir nefes tekniğiyle bu sistemleri tam olarak aktif etmek ya da tam olarak kapatmak mümkün diyor yazar.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir