Kimin İçin Adalet?

Gelişmiş ülkelerin neden geliştiği, bizim neden geri kaldığımız üzerinde düşününce, yollar hep aynı kapıya çıkıyor: Adalet. Bir ülkenin gelişmişliğinin her şeyin ötesinde bir sebebi var. Bu sebep ne yeraltı kaynaklarının zenginliği, ne eğitim sisteminin mükemmelliği ne de ekonomik olarak çok fazla gelişmiş olması. Sebep hukuk sistemlerinin sağlamlığı ve kanunların uygulanmasındaki kesinlik. Bir ülkenin hukuk kuralları çok adilane olsa da kuralların uygulanırlığı kişiden kişiye değişiyorsa biz bu ülkeye adil diyemeyiz ve gelişmesine de ihtimal vermeyiz. Diğer açıdan, hukuk kuralları vatandaşlar arasındaki adaleti gözetmiyor ve buna rağmen çok katı uygulanıyorsa biz bu ülkeye de adil diyemeyiz ve gelişmesine ihtimal vermeyiz.

Türkiye’mizin bir üçüncü dünya ülkesi olmasının başlıca nedeni de adalet sistemindeki aksamalardır. Kimisi az gelişmişliğimizi ekonomimizin kötülüğüne bağlar ama öyle değil. Tüm dünya ülkeleri birleşip: “Türkiye biz seni çok seviyoruz, aramızda biriktirdik al sana 500 milyar dolar” dese ve kasalarımızı para ile doldursa bizim bu refahı sürdürmemiz on senden uzun sürmez. İnsanlar arasında adalet yokken ve insanlar başkalarının hakkını gasp etmek üzere programlanmışken kafalarını, böylesi bir ekonomik yardım on seneden de az bir zaman içinde hırsızların cebine girer. Nitekim yakın geçmişte gördüğümüz gibi hortumcuların, hırsızların yaptıkları hep yanlarına kar kaldı. Namuslu vatandaş her zaman ezilmeye mahkûm.

Namuslu vatandaşların haklarını aramak gibi lüksleri yok. Hakkını gasp eden insanlara karşı ellerinde bir yaptırım güçleri de yok. Birisi ülke ekonomisinden milyarlarca doları cebine indirdiği zaman, bu paraları İsviçre bankalarına istif ettiği, yurt dışında lüks içinde yaşadığı zaman bu yaptığı yanına kar kalıyor. Kimseler hesap soramıyor. Bazı insanların dokunulmazlığı var.

En tehlikeli durumlardan biridir bu, bazı insanların dokunulmazlığının olması. Dokunulmazlık sebepleri: makamları, mevkileri, ilişkileri ve de paraları. Bu durumda makam mevkii sahibi olmayan, kuvvetli ilişkileri olmayan ve parası olmayan vatandaşın yaşamaya hakkı yok. Dokunulmazlık sahipleri için de yok yok. Haksız kazanç elde etmenin sınırı yok.

Adalet mühim bir kavram. Gerçek adalet cumhurbaşkanından hamala kadar kimsenin kimseye üstünlüğünün olmamasıdır. Birisi bir suç işliyorsa, bu kim olursa olsun kanun önünde sadece vatandaş olarak aynı cezayı çekmelidir. Özel otomobiliyle bir yayaya çarpan bir adam hapis yatıyor, mühim bir adamın oğluysa yerdeki lastik izleri dahi silinerek ceza almadan olaydan kendini sıyırabiliyor. Bunun adı adaletsizliktir.

Adaletsizliğin bir diğer yüzü de suçun cezasız kalması. Yapılan yapanın yanında kar kalıyorsa, kendini birazcık akıllı gören ve hakkın ne olduğunu bilmeyen herkes suç işlemeye başlar. Günümüzde birçok suçun yapanın yanına kar kaldığını görüyoruz. Bu da tehlike çanlarının çaldığını gösteriyor. Ceza görmeyen her suç tekrarlanacak ve bir gün geldiğinde ülkemiz vahşi batı gibi bir yer olacak. Şehrin orta yerinde bir araç başka bir aracın önünü keserek içindekileri tehdit edebiliyor. Birileri başkalarının kimlik bilgilerini kullanarak kredi kartları çıkarıp, mağdurların evlerine haciz memurlarını gönderebiliyor. Bu kadar büyütmeye gerek yok hatta. Bir şehirde sürücülerin büyük bir kısmı trafikte hız limitinden ışık ihlaline kadar onlarca suç işleyebiliyor ve cezasız kaldığını görüp bu suçları alışkanlık haline getiriyor. Bu da trafiğin sürekli kilitlenmesine ve bir sürü insanın mağdur olmasına sebep oluyor. Trafik kurallarında hal böyleyken bütün kanunlar düşünüldüğünde hal ne olur, gerisini siz düşünün.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir