Unutma Hastaları

Bostanbaşı’ndaki binaların dinamit ile havaya uçurulmalarını büyük üzüntülerle izledik. Ne emekler, ne hayaller, ne hatıralar göçtü gitti o binalarla birlikte. Geriye yüzlerce soru işareti kaldı. Bundan sonra ne olacaklarla dolu binlerce insan. Kimisi kalan kredi borcunu düşünüyor, kimisi enkaz altında kalan geleceğini. Kimisi de haline şükrediyor, yıkılan binaların altında kalan binlerce şanssız hemşerisini düşünerek. Maalesef ki hayat böyle. Bin bir emekle vücuda getirdiğiniz şeylerin bir anda yok olup gitme potansiyeli var. Allah, ahiret için biriktirdiğimiz emekleri zayi etmesin demekten başka çaremiz yok zira dünya emeklerinin yitip gitme potansiyeli çok yüksek. 

Binaların yıkım görüntülerini izlerken aklımdan şunlar geçti, sizlerle de paylaşayım. Öncelikli olarak şunu söyleyeyim ki zaten güzel değildi o binalar. Şehrin muhtelif yerlerine kurulmuş olan yüksek katlı kişiliksiz yapıları oldum olası sevmiyorum. Depremden tam 1 ay önce bir yazı yazmışım, yeni binaların ne kadar kişiliksiz olduğundan yakınmışım. Böylesi bir darbeyle bu binaların tek tek yıkılıyor olması ne kadar acı. Gönül isterdi ki insanlar kendiliğinden uyansınlar daldıkları bu malihulyadan da kişiliksiz yapılar yapmayı terk etsinler. Maalesef, zelzele bu fırsatı vermeden sillesini çarptı suratımıza. 

Herkesin sorduğu gibi sorayım: Bundan sonra ne olacak? Olması gerekenle olup biten arasındaki derin uçurumu fark ediyor musunuz? Olması gereken şuydu. Şehrin tüm paydaşlarının; idari görevde olanlarının, seçilmişlerinin, şehrin önde gelenlerinin, mimarlarının, mühendislerinin, şehrin hafızasını taşıyanların bir araya gelerek yeni bir Malatya tasarlamaları. Bu şehrin bu yıkımdan hangi dersleri çıkaracağını masaya yatırmaları ve gelecekteki Malatya’nın en hızlı bir şekilde nasıl eski Malatya’nın çok çok ötesinde bir şehre dönüşeceğini planlamaları gerekirdi. Hamaset çığlıkları atarak, toprağın artık yapı kabul etmediği yerlere aynı evleri, aynı camileri, aynı iş merkezlerini yeniden yapmayı tasarlamak yerine daha iyi bir zemin üzerinde daha kalıcı bir şehir kurmak düşünülmeliydi. Dünyanın gelişmiş şehirleri model alınarak Türkiye’nin yıldızı olacak bir Malatya’yı kurmak aynı Malatya’yı aynı yere yeniden kurmaktan daha kolay olmaz mı? Olmuyor ne yazık ki. Üzerine ölü toprağı serpilmişlerin, uyuyanların, unutkanların memleketinde yaşıyoruz. Yedi ay geçmiş depremin üzerinden ve ne yaralar tam manasıyla sarılmış ne de ümitsizce bekleyenlerin yüreğine su serpecek adımlar atılmış durumda. Unutma hastalığı hepimizi sarmış. Depremin yaşattıkları yavaş yavaş unutuluyor, yeni depremlerin olabileceği ihtimali yeni sarsıntıların varlığına rağmen göz önünde bulundurulmuyor. Kaygan zeminlerin üzerine yeniden aynı kişiliksiz binaları yapma peşinde birileri. 

Yaşadığımız acılardan ders çıkararak daha sağlam adımlar atmamız için önümüzde çok iyi bir fırsat var. Unutkanlığı bir kenara bırakarak deprem görüntülerini ilk günkü gibi canlı bir şekilde gözümüzün önünde tutmalıyız. Tarihi felaket Malatya için tarihi bir fırsata dönüştürülebilir. Malatya şehrinin Türkiye’nin büyük şehirlerinden birisi olması, ilk 5’inin içine girmesi bir hayal değil. İyi yürekli, temiz kalpli, menfaatlerden sıyrılmış bir ekibin kollarını sıvaması ile gerçekleşebilecek bir hayal bu. 

Aylardır şehrimizde yıkımlar sürüyor. Aylardır insanlarımız çeşitli problemlerle stres yüklenmiş durumdalar. Karar alma mekanizmaları tıkanmış durumda. Kime sorsanız depremle ilgili bir problemi var ve neticenin ne olacağıyla ilgili belirsizlik yedi koca aydır varlığını sürdürüyor. Bu kadar fazla sayıdaki insanın bu kadar fazla sayıdaki sorununun bu kadar uzun bir süre çözüme kavuşturulamamış olması büyük bir ayıp. Bu kadar fazla sayıdaki insanın tüm sorunlarına rağmen bir araya gelemeyerek bir inisiyatif oluşturamamış olması ile ilgili söyleyecek söz bulamıyorum. Bu şehirde bir araya gelme kültürünün olmayışı şehrin kaderini en fazla etkileyen durum. Sivil inisiyatif oluşmadığı için yetkililerin üzerinde yeterince baskı kurulmuyor, doğru adımlar hızlı bir şekilde atılamıyor. Birkaç kişinin vicdanına kalmış durumdayız. 

Malatyalıların bu ölüm uykusundan, bu unutma hastalığından sıyrılmaları lazım. Büyük bir felaket yaşadık ve yaralarımız kanamaya devam ediyor. Tarihte, büyük yıkımların, sonrasında büyük atılımlara vesile olduğunu gördüğümüz örnekler çoktur. Bu şehir, İstanbul ve Ankara’dan sonra ülkemizin en büyük, en güzel, en müreffeh, insanların en çok yaşamak isteyecekleri şehir olabilir. Bu potansiyel var. Yeter ki bir arada olma kültürüne biraz yaklaşalım, yeter ki sağduyuyu ele alalım. 

4 Eylül 2023 NetHaber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir