Tarihin Sonu II

Üniversiteye başladığım 90’lı yılların sonunda Francis Fukuyama’nın Tarihin Sonu tezi henüz geçerliliğini yitirmemişti. Fukuyama’nın, insanlığın artık son aşamasına ulaştığı ve tarihin sonunun geldiğini iddia eden tezi her yeni gelişmede yeniden gündeme geliyordu o zamanlar. İçinde yenilik ve farklılık taşıyan her olay, tarihin sonunun henüz gelmediğini ispatlayıp duruyordu. O günden bugüne insanlığın seyrini değiştiren çok hadiseler oldu. Şimdilerde gündemde olan ve insanlığı değiştireceği aşikâr olan gelişme ise yapay zekanın yükselişi. Fukuyama’nın, Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla ortaya attığı tarihin sona erdiği iddiasını, yapay zekâ, üretme potansiyeli olan inanılmayacak miktarlardaki bilgi üretimiyle gerçekleştirecek gibi. 

Yapay zekâ ciddi ciddi metin üretmeye başladı. Eski yazılarımı taradım, bundan üç sene önce GPT’nin maharetlerini yazmışım. Yapay zekanın yapabildikleri hayal gücümüzün sınırlarını çok ötelere taşıdı bu geçen üç sene zarfında. Bugün yapay zekâ metinler yazıyor, ödevler hazırlıyor, program kodluyor, resimler yapıyor ve daha neler neler. Büyük heyecanla karşılanan bu gelişmelerin insanlığa çok büyük katkıları olabilir. Fakat bir yandan da korkmuyor değilim. 

En büyük korkularımdan birisi şu: Şu yazdığım satırlar, bundan elli sene, yüz sene sonra okunduğu zaman bunu yazanın bir insan mı yoksa yapay zekâ mı olduğu bilinmeyecek. Yapay zekanın metin üretme kapasitesi o kadar yüksek ki. İnsanlığın bugüne kadar üretmiş olduğu tüm metinleri bir günde üretebilir. Bununla da kalmaz, kat kat fazlasını üreterek insanların üretmiş olduğu tüm bilgiyi anonim hale getirip işlevsizleştirebilir. Bunu yaparken hiç zorlanmaz. Bilginin anonim hale gelmesi ise insanlığın bir anda tarihsiz kalması manasına gelir. Düşünsenize, 2123 yılından birisi için bu yıl yaşanmış olan hiçbir olayın kesinliği yok. 2023 yılında bir deprem yaşandı fakat yüz yıl sonra bunları okuyan birisi bunun olup olmadığından kesin emin olamayacak. Bilimsel araştırmalardan deprem raporlarına kadar her bilgiye binlerce katı bir anda eklenmiş olacağı için gerçeğe ulaşmak imkânsız hale gelecek. Yaşamış hiç kimse gerçekten yaşamış olmayacak. Olmuş hiçbir olayın gerçekliği kesin olmayacak. Koskoca bir tarih, dijital üretim akımının arasında yok olup gidecek. 

Yapay zekâ bununla da kalmayacak. Gerçek insandan ayırt edemeyeceğiniz insan fotoğrafları, videoları üretmeye başladı bile. Peki, yine bundan yüz sene sonrasını düşünelim. Bugünün sanatçıları, siyasetçileri ya da bilim insanları. Geleceğe kimler kalabilecek? Yüz milyarlarca sahte hayat hikayesinin üretilip yayılmış olduğu bir dünyada, insan hafızasının gerçekten çok zayıf oluşunu da göz önünde bulundurursak, geriye kimler kalabilecek ki? Ben söyleyeyim. Bu hızla giderse geleceğe hiç kimse kalmayacak. Bugün biz atamızı, dedemizi bir şekilde tanıyor, hatırlıyoruz fakat bilginin, uydurma bilginin, gerçeğin yüz katı, bin katı, milyon katına ulaşması halinde kim kimi hatırlayacak ki? Ne Fatih’ler, Selahaddin’ler kalacak o zaman ne de bugün herkesin bildiği isimler. Köksüz, köceksiz bir insanlık, gündelik ezberlerinden başka hiçbir şey bilmeden yaşayıp gidecek. 

Aslına bakarsanız, dünya tarihi diye bildiğimiz şeyler gerçek dünya tarihinin binde biri bile değil. Sadece birkaç kritik tarih, birkaç önemli bilgi biliyoruz. Fakat yine de biliyoruz. İnsan türünün dünya üzerinde geçirmiş olduğu hemen her şey unutuldu. Sadece satırbaşları kaldı. Yine de kabataslak olsa da yazının bulunmasından İstanbul’un fethedilmesine kadar birçok olay hakkında bilgimiz var. Geleceğin dünyasındaysa bunların hiçbirisi olmayacak. Hepimiz, bozkırlarda baharla birlikte topraktan çıkan ve yaza kalmadan yok olup giden küçük otçuklar gibi yok olacağız, yok olmakla kalmayıp unutulacağız. İşte o zaman, tarih gerçekten sona ermiş olacak. 

24 Mayıs 2023 Net Haber yazım

Author: mehmetzeki

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir