Memurun Vergisi

Vergi bahsi geçince devlet memurlarından hep aynı tepkiyi alıyorum. Biz de vergi ödüyoruz diyorlar. Mantığıma yatıramadığım için itiraz ediyorum. Sinirleniyorlar. Devlet, memuruna 9 lira maaş ödeyeceğine; senin maaşın aslında 10 lira ama ben 1 lirasını vergi olarak kesiyorum dediği için memurlarımız da vergi ödediklerini zannediyorlar. Esasında devletin memurundan kestiği bu vergi o 1 lirayı cebinden çıkarıp diğer cebine koymasından farklı bir şey değil. Anlatalım.

Devletin gelir kaynakları şunlardır: Döner sermaye gelirleri, KİT’lerin kârları, gayrimenkul kiraları, para cezaları, gayrimenkullerin satışından elde edilen gelirler, köprü ve otoyol geçiş ücretleri, spor toto ve devlet tiyatroları gibi özel bütçeli kurumların gelirleri ve vergiler. Bu saydığım kalemler arasında en büyük yeri tabi ki vergiler tutar. Vergi bir ülkenin ekonomisinin en temel gelir kaynağıdır. Devlet tüm harcamalarını vergilerle yapar, maaşları vergilerle öder.

Verginin oluşması için üretimin olması gereklidir. Üretim olmazsa vergi de olmaz. Çiftçinin tarlasına ektiği buğday bir üretimdir. Devlet bu buğdaydan vergi alır. Buğday daha sonra un fabrikasına gider ve un haline gelir. Devlet bu undan da vergi alır. Buğday una dönüşürken bir katma değer oluşmuştur. Daha sonra fırına giden un ekmeğe dönüşür. Katma değer oluştuğu için devlet ekmekten de vergi alır. Soframıza gelene kadar ekmek birkaç el değiştirir ve hepsinde de vergilendirilir. Hepsinin satışından dolayı oluşan kardan da ayrıca gelir vergisi alır.
Basit olarak ifade etmek için ülkemizin nüfusunu 70 milyon’dan 70’e indirelim. Bu 70 kişinin hepsi de devlet memuru olsun. Devlet bunlara 10’ar lira maaş ödesin ve 1’er lirasını vergi olarak kessin. Birinci ayda 700 lira ödeyip 70 lira vergi kesecektir. Devletin temel gelir kaynağı vergi olduğu için ve devlet memur maaşı ödemelerini kazandığı vergi ile yaptığı için bir sonraki ay devletin kasasında 70 lira olacaktır ve bu da ancak 7 memura yetecektir. Alacağı vergi ise 7 lira olacaktır ki bu da devreden ayda 1 memura bile maaş ödemesi yapılamayacağı anlamına gelir. Bu da demek oluyor ki üretim ve üretici olmadan devlet memurunun verdiği vergi hiçbir işe yaramıyor.

Ülkede üreten bir kesim olmadığı sürece devlet memurlarının varlığı bir işe yaramıyor. Gıdadan giyime kadar her türlü mamulü üreten ve işleyen insanlardır devlete vergi ödeyenler. Üretim yapan, emek veren insanlar sayesinde devlet vergi toplar ve eğitimden ulaşıma kadar ihtiyaç olan her alanda harcamalar yapar, memurunun vergisini öder. Üretici ülkesini sırtında taşır. Devletler bu yüzdendir ki üreticisine her zaman destek olmak zorundadır. Dünya ekonomisine bakıldığında öne çıkan ülkelerin hep üreticisine destek olan ülkeler olduğunu görüyoruz.
Bizim ülkemizde ne yazık ki bir memur hegemonyası var. Bürokrasi tüm kapıları tutmuş ve halka hükmediyor. Devlet memurlarındaki bu “Biz de vergi veriyoruz” havası hep bu halka hükmetme felsefesinin neticesi. Üretici kesimin vergileri ile maaş aldığı gerçeğini kabullenirse memur, üreticiye efendilik değil de yardımcılık etmek zorunda kalacak ve bu da işine gelmiyor. Koltuğunda oturup, ayak ayaküstüne atıp, emek üreten insanlara bağırıp çağırmak ve işlerine engel olmak daha tatmin edici memurlar için.

Kriz kapıdan içeriye girdi bile. Küresel kriz tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de özel sektörü vuracak. Özel sektörün krizden etkilenmesi devletin vergi gelirlerini azaltacak. Devletin bu krizde uygulayacağı en iyi politika üreticinin önüne çıkacak engelleri tespit edip mümkün mertebe krizden en az etkilenerek çıkmasını sağlamak olur ki vergi gelirleri de azalmasın. Özel sektörün en büyük engellerinden biri olan bürokrasinin de bu ortamda azaltılması gerekiyor. En azından memurların bir iki seneliğine kaprislerini bir kenara bırakmaları çok iyi olur. Maaşlarını ödeyenlere bir nebze vefa göstermiş olurlar böylelikle.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir