Kıyamet Park [Alper Canıgüz]

Öncelikle kitap boyunca tebessümle takip ettiğim eski kelimelerden bahsetmek istiyorum. Türk dilinin günümüzden yüz yıl önceki kullanımı ile bugünkü hali arasında büyük bir farkın varlığını hepimiz biliyoruz. Bu kitap, tabi ki, o günkü dilde yazılmamış fakat aralara serpiştirilen eski kelimeler hoş bir hava vermiş kitaba. Hele ki konuşan beş yaşındaki bir çocuksa.

Beş yaşındaki Alper Kamu Alper Canıgüz’ün okuduğum diğer dört romanının ikisinin başkahramanı. Hiçbir kitapta hayal kırıklığına uğramadım, hepsi de oldukça iyi izler bıraktı bende. Alper Kamu’nun maceralarını okurken beş yaş vücuduna hapsedilmiş otuz beş yaşındaki birinin maceralarını okumuş oluyorsunuz. Diğer iki Alper Kamu macerasında (Oğullar ve Rencide Ruhlar ile Cehennem Çiçeği) olduğu gibi bunda da değerli dostum Şövalye Pardayan’a yapılan göndermeler var. Alper Kamu’nun tahta kılıcının adı Pardayan.

Kitabın en sevdiğim tarafı Alper’in hayali arkadaşlarının olaya yerleştirilme biçimi oldu. Hayali arkadaşlarını bir iddiada ortaya koyan Alper bana başka bir romanda Allah’a olan imanını ortaya koyan roman kahramanını anımsattı. Farklı düşünmek diye buna derim ben. Alper Canıgüz’ü can-ı gönülden kutluyorum bu fevkalade eseri ve eserdeki ayrıntılar için. Türk milletinin düellodan ziyade pusu geleneğine sahip bir kültürünün olduğunu ilk kim söylemiş bilmiyorum fakat Alper Canıgüz’den öğrendim. Tıbbın bir bilim değil de bilimsel verilerin kullanıldığı bir uygulama alanı oluşu, Aşkın insanın kendisini mahvedecek şeyi seçmesi oluşu, Avukatlığın en önemli kuralının yanıtını bilmediğim soruyu asla sormamak olduğu, insanın hayallerini masaya sürdüğü anda kaybetmiş olduğu, içki masasında konuşulanın orada kalmasının gerekliliğinin yazısız bir kural olduğu bu 250 sayfalık harika kitaptan aklımda kalanlar.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir