Kalabalık

Kalabalıkların ruhu olmaz. Kalabalık sabah kahvaltısını evinde yapmış olan ve akşam yemeğini evinde yemek isteyen insanlar topluluğudur. Gününü geçirdiği ev dışı ortamlarda ne kadar idealist olursa olsun; akşam olduğunda evinin sıcak ve huzurlu atmosferini solumak isteyeceği için taviz üstüne taviz verebilir dönebilmek için. Taş devri insanı gibidir kalabalık. Evinde kendisinden av eti isteyen ailesi vardır ve onları aç bırakmamak için kendini riske atmaz ya da sırf kendi hayatına verdiği değer için tehlikelerden uzak durur. Bir öğlen vakti şehrin en yoğun olduğu yerde durup bütün kalabalığa sövüp saysanız kafasını çevirip size bakacak olan insan sayısı azdır. Hiç kimse rutin olduğunu düşündüğü yaşam akışının bozulması ihtimalini göze almaz. Kafasını çevirir gider herkes. Ya da aynı yerde kalp krizi geçiriyor, düşmüş yerde can çekişiyor olsanız yine de dönüp size bakma ihtimali olan kişi sayısı bir ya da ikidir. Onlar da vicdanlarıyla haneleri arasındaki ikilemleri vicdanı yönünde ağır basan bir iki istisnadır. Sizinle ilgilenip hastaneye götürmek kalabalık için evin yolundan, günlük rotadan bir sapmadır. Kalabalığın vicdanı yoktur, durup kimseye yardım etmez. Bir futbol maçının izleyicilerinin ani bir panik durumunda birbirlerini ayaklar altına alıp ezmesi, ya da hac esnasında hacılardan ayağı takılıp düşen herhangi birinin ayaklar altında çiğnenmesi hadiselerini düşünün. Kalabalığın vicdanı yoktur, kalabalığın üyesiyseniz ve düşmüşseniz artık ayağa kalkamayacak, biraz önce üyesi olduğunuz topluluğun topukları altında çiğneneceksinizdir. Başka bir düşen olursa sizin topuklarınız çiğneyecek onu.

Kalabalıklar korkaktır. Her bir ferdin farklı bir amacı olabilir ama kümülatif olarak düşünüldüğünde kalabalığın amacı eve dönmektir. Birisi zengin olmak ister, bir diğeri evlenmek. Birisi üniversite sınavına hazırlanıyordur bir diğeri iş arıyordur. Hepsini buluşturan ortak nokta eve gitme isteğidir. Akşam sıcak bir yemek yeme, sıcak bir yatakta uyuma isteği. Akmakta olan suyun ya da herhangi bir akışkanın kendinden daha aşağıdaki bir noktaya sadece yerçekimi kuvvetinin etkisiyle bilinçten azade bir şekilde yönlenmesi gibi kalabalıklar da kendileri için korunaklı olduğunu düşündükleri yuvaya tamamen bilinçdışı bir şekilde akmaktadırlar. Kalabalıkların duygusu olmaz. Bir kalabalığın cesareti içlerindeki en cesur olanın cesaretine eşittir ve o cesaret tüm kalabalığa mal edilemez, o cesur bireye aittir. Kalabalığı bir yere yönlendirmek isterseniz onlara yuvaya ait olan bir kokuyu koklatmanız gerekecektir. Bu durumda hepsi de ateşe yaklaşan pervaneler gibi harekete geçecektir. Tersi bir şekilde tümünün menfaati ile ilgili riskli bir işe bulaştırmayı düşünüyorsanız aynı kalabalığı bu durumda eve dönüş ihtimalinin en yüksek olduğu asgari riske sahip bir yönelim olmalıdır bu. Kalabalık devrim yapıyorsa bu artık evlerinde yaşayamadıkları bir huzurun varlığındandır. Evinde huzurlu olan bir kalabalık bırakın devrimi, kendilerini çok ilgilendiren bir mevzu hakkında şikâyet bile etmezler. Kalabalıklar bilinçsizdir.

Bir kalabalığın dağılması için bir yağmur yeterlidir. Ne kadar yüksek bir mefkûre uğruna toplanıyor olursa olsun bir yağmur kalabalığı dağıtır. Dağılmalarında rahmet olduğundan mıdır bilmem ama eve dönüş ihtimalinin azalmasından başka hiçbir şey kalabalığı bir arada tutamaz. Bu açıdan kalabalıklar kumdan kaleler gibidirler. Ülke fiili işgal altındaysa sert bir kayaya dönüşüp istiklale kastedenleri yok edebilecek bir güce sahip olan kalabalık pasif bir işgal durumunda; manevi, ahlaki, kültürel değerlerin yozlaşması durumunda pek fazla ses çıkarmazlar. Ses çıkarmak için toplansalar bile bir yağmur yeterlidir dağılmaları için.

Kalabalık duygu ve düşünceden yoksun insan grubudur. Geçmişte büyük başarılar yakalamış ortak bir ideali olan kalabalıklar bugün artık tek ideal olarak eve dönmeyi benimsemişlerdir ve eve giden yoldan alıkonmadıkları sürece her türlü saldırıya açıktırlar.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir