Heybe

Heybenize ne koyarsanız yolda karşılaşacağınız da odur. En gerekli şeyleri koymadan çıktığınız yolda elinizi heybenize atıp da lüzumsuz şeylerle karşılaştığınız zaman sorumlu tutacağınız kimse olmaz.

Eski zamanlarda seyahatler atla, eşekle, katırla ya da belki yaya olarak yapılırken insanların yol hazırlıklarının nasıl olduğunu tahayyül etmeye çalışıyorum. Bugünkü çantaların-bavulların yerini alan heybelerin içerikleri de bugünkünden farklı olmalıydı. Yol uzun ve meşakkatli olunca hazırlıkların da daha bir titizlikle yapılması gerekir. Yol üzerinde dinlenme tesisi olmadığı gibi yerleşim yeri bulma ihtimali de zayıf olduğu için heybenin içindekiler yeri geldiğinde hayati önem taşır. Şimdiki gibi iki yerleşim yeri arasını dakikalarla ifade edilecek bir zamanda alma şansınız yok. Bir ayrıntı da heybenin kendi yapısıyla ilgili. Bugünkü gibi sevdiklerinizle sürekli irtibat halinde olma ihtimalinizin de olmayışı hasret gidermede heybenin rolünü de önemli kılar. O heybenin dokunması sırasında işlenen bir iki motif geride bırakılmış bir eşi, bir çocuğu, bir yuvayı da sembolize eder zaman zaman.

Hayat başından sonuna kadar bir seyahatten başka nedir ki? Doğumlarımızla başlayan yolculuklarımız ölümlerimizle son bulmuyor mu? Bu seyahat için de yanımızda bulundurduğumuz maddi olmayan bir heybemiz var. Yola çıkmış gidiyorsunuz, önünüzde almanız gereken menziller var. Düşünün ki Malatya’dan İstanbul’a gitmekte olan bir yolcu var. Yolun bilmediği bir kısmında karşısında geçit vermesi zor bir dağla karşılaşıyor. Yapması gereken ilk şey en yakın yerleşim yerine ulaşmak, heybesine yiyecekle doldurmak olacaktır. Yoksa nasıl aşılır o dağlar? İnsan hayatının zorluklarıyla karşılaşmadan önce tedbirler almıyorsa, heybesini doldurmuyorsa, nasıl baş edecek zorluklarla?

Manevi olarak mana yüklediğimiz bu heybeler öncelikle bizim düşünce dünyamızdır. Bu heybeyi fayda verecek bilgilerle doldurmak gerekiyor. Faydasız bilgiden Allah’a sığınırım. Sadece bilmeyle de olmaz, nice çok bilen çok yanılır ki bilgiyi yorumlamanın önemi burada ortaya çıkar. Bilmek ve yorumlamak yetmez yeri geldiğinde başkalarının desteğine de ihtiyaç duyarsınız. Demek ki heybenize dostlukları da koymanız gerekir ki o yolda yanlış yerlere gitme durumunda kaldığınızda sizin kolunuzdan tutacak birileri olsun. Bunlar da yetmez, ayrıca iyilikler yapmalı, heybeye iyilikler doldurmalı ki yol tamam olup geriye bakıldığında o kadar mesafeyi kat etmiş olmak bir anlam kazansın.

Heybeler kinle, nefretle, bencillikle, kötülükle dolduruluyor arkasından da şikâyet ediliyor çokça. Kavgalar, çekişmeler ortaya çıkıyor ardından da sorgulamalar yapılıyor. Neden bu duruma düştüm, neden böyle bir çamurun içindeyim? Yola çıkarken heybeni iyi hazırlamamışsın, yoldayken de tedbir alma fırsatın varken almamışsın. Ne kadar gereksiz, faydasız ve hatta zararlı şey varsa hamallığını yapmışsın. Şimdi neden diye mi soruyorsun?

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan