Hayvan Çiftliği [George Orwell]

Bir gün, çiftlik hayvanları, biraz görmüş geçirmiş bir arkadaşlarının kendilerini uyarması ile bir gerçeği fark ederler: dünyanın en verimsiz canlısı olan insan, hiçbir çaba göstermeksizin tüm üretimi ele geçirmektedir. Yumurtlamaz ama tüm yumurtalar onundur, süt vermez ama süte el koyar, sabanı çekemez, tavşanı yakalayamaz… Tüm emeği hayvanlar verir fakat ancak karın tokluğuna yaşarlar.

Aralarında konuşurlar ve şuna karar verirler. Bir gün bir devrim yapacaklar ve insanların egemenliğinden kurtulacaklardır. Ardından da kendi kurallarını koyacaklardır: Asla bir evde yaşmayacak, yatakta yatmayacak, giysi giymeyecek, içki ve sigara içmeyecek, paraya el sürmeyecek, ticaretle uğraşmayacak velhasıl insan türüne ait bütün kötü alışkanlıkları reddedeceklerdir.

Yedi emir
1- İki ayak üstüdne yürüyen herkesi düşman bileceksin
2- Dört ayak üstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost bileceksin.
3- Hiçbir hayvan giysi giymeyecek
4- Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak
5- Hiçbir hayvan içki içmeyecek
6- Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek
7- Bütün hayvanlar eşittir

Dediklerini yaparlar fakat iyi niyetle başlayan her sosyal faaliyet gibi sonunda çürümeler illa ki başlayacaktır.

George Orwell’in bir Stalin eleştirisi olarak kaleme aldığı eser uzunca bir masala benziyor. Kendisi de kitabı “bir peri masalı” altbaşlığı ile basmış zaten. Kitap çok net benzetmeler içeriyor. Çiftlik sahibi Jones devrik Rus çarını temsil ediyor. Domuz Napolyon Stalin’i. Domuzlar topluluk olarak Bolşevikleri, domuz Snowball Troçki’yi, domuz Squealer ise Molotov’u. Koyunlar mesela her şeyi tekrar eden bilgisiz bir halk kitlesi. Sürekli tekrar ettikleri şeyler var: Dört ayak iki ayaktan iyidir diyorlar mesela. Bunu kendilerine söyletenlerin de konuyla çok ilgileri yok. Aslında kitabın anlatmak istediği temel noktalardan birisi de bu olabilir. Stalin gibi liderlerin temsil ettikleri siyasetin felsefesi ile alakaları yok. Komünizm hakkında hiçbir fikri olmayan Stalin gibi dünya tarihindeki fikir temsilcisi liderlerin önemli bir kısmının temsil ettikleri felsefe hakkında bir fikirleri yok. Sadece kitleleri hareket ettirmenin formülünü bulmuşlar -ki bu da daha çok emir vermeyi bilmek olarak kodlanabilir, bu yolla da sadece iktidarda olmayı, kalmayı, korumayı amaçlamışlar.

Kitabın bir diğer mesajı da küçük bir grubun eline bırakılan yönetim erkinin başa getireceği belalar. İktidar bir grubun eline ya da daha kötüsü bir kişinin eline bırakıldığı andan itibaren çürüme başlamış. Zaten doğru dürüst insanların iktidara talip olma gibi bir güdüsü olmuyor, nerede bir hırs küpü nerede bir kendini beğenmiş varsa iktidar gemisine binmek için takla atıp durur dünya tarihinde. Ardından da çürümenin gelmesi kaçınılmaz. Kitapta da domuz Napolyon iktidara geldikten sonra temel felsefeyi yerinden oynatarak tüm devrim kazanımlarını yerle bir ediyor. İçki yasak deyip içki içiyor, yatak yasak deyip yatakta yatıyor, iki ayak kötüdür deyip iki ayağının üzerinde durmaya çalışıyor. Devrimin yedi emirinin hepsini çiğnedikten sonra bütün hayvanların eşit olma ilkesini bazı hayvanların daha eşit olması ilkesi ile değiştiriyor.

Kitabın en ilgi çekici yerlerinden birisi de son sahnesi. Düşmanları ile bir araya gelen domuzlar, dışarıdan bakan gözler tarafından diğerlerinden ayırt edilemez bir halde görünüyorlar. Düşmanların suratları da domuzlara benzemiştir, domuzlar da düşmanlara benzemiştir. Nihayetinde savaş, savaşta yenilerek değil, düşmana benzeyerek kaybedilmiştir.

George Orwell’in 1945 yılında yayınlamış olduğu bu roman dilimize çeşitli çevirmenler tarafından kazandırılmış. Benim elimde 2000 yılında yapılan Can Yayınları çevirisi var. Celal Üster hem kitabı güzel çevirmiş hem de güzel bir önsöz yazmış. Kısa bir kitap olan Hayvan Çiftliği – Animal Farm 150 sayfa.

Author: mehmetzeki

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir