Bir Düğün Gecesi [Adalet Ağaoğlu]

1970’lerin Ankara’sının siyasi ve toplumsal durumunun bir resmini çekmiş Adalet Ağaoğlu Bir Düğün Gecesi romanında. General Hayrettin Bey’in oğlu Ercan ile zamane iş adamı İlhan Bey’in kızı Ayşen’in düğününün etrafına bina edilmiş bir roman. İlhan Bey çağın gerekliliklerine uymuş, inşaat yapıyor, makine parçaları ithal ediyor, ordu ile iyi ilişkiler kurmuş. Ordu ile iyi ilişkiler kurmasının sebepleri, 12 Mart muhtırasının ağırlığının hissediliyor olması, ordunun o zamanlar çok güçlü olması, orduyla iyi ilişiklerine iş yaşamında da faydasını görmesi ile birlikte anarşistlerle düşüp kalkan kızının gözaltına alındıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi serbest bırakılıp gündelik hayatına dönmesi olarak sayılabilir. İlhan Bey’ler üç kardeş. Babaları Salim Bey erkenden ölmüş. Anne Fitnat Hanım’a İlhan Bey bakar. Kendisi memleketin sayılı zenginlerinden biri olsa da iki kız kardeşi ile arası yok. Bir küçüğü Aysel de anarşistin biri zaten. Kocası Ömer de efendi adam, koca profesör ama o da biraz anarşik gibi. Aysel Ömer’i aldatıyor. Ömer’in de haberi var bundan. Ercan diye bir talebe ile. Ömer gizli gizli Ayşen’i seviyor. Aslında Ayşen eniştesi Ömer’i seviyor ama arada muazzam yaş farkı var. Seviyor mu tam belli değil ama. Ayşen üniversitedeyken devrimci arkadaşlarıyla bayağı takılıyor. Aslında Uğur’u seviyor ama sonunda arkadaşları tek tek tutuklanıp kendisi dışarıda kalınca muhbirmiş gibi muamele görüyor. Sonrasında ise malum, kendisini tüm belalardan kurtaran generalin oğlu ile evlenip romanın yazılmasına vesile olmuş. Aslında generalin bir oğlu daha var, Hakan, o da Ayşen’e aşık fakat o da biraz anarşik. Anarşikler ve düzenciler arasında bir maç olsa kim alır acaba bu kitapta? Tezel var bir de, İlhan’ın küçük kardeşi. Ressam. Bunların içinde gerçekten devrimci kimse yok, hepsi muhip seviyesinde ancak. Tezel İstanbul’da yaşıyor. Biriyle evlenmiş boşanmış sonra başka biriyle evlenip çocuk sahibi olmuş yeniden boşanmış. Çocuk babada. Tezel çok içiyor.

Oğlan tarafı da bir karışık. General Hayrettin’in karısı Nuriye, Nuriş derler. Kardeşi var Nuriş’in, Ertürk. Emekli albay. Kore’de savaşmış. Esir düşmüş, Japon isimli bir kıza aşık olmuş orada. Öyle içli ama dışarıya vurmuyor. Şimdilerde Oyak’ta çalışıyor. Bir yandan da kahyalık gibi bir şeyler yapıyor büyük adamlara. Ertürk’ün karısı Gönül var, tam mahalle karısı. Hiç bahsedemeyeceğim. Nuriş’in bir kardeşi de Remzi. Remzi büyük adam, oldu bitti büyük adam ve milletvekili filan aynı zamanda. Remzi’nin kızı Yıldız üniversitedeyken devrimci gençlerle takılmaya çalışıyor fakat aralarına almıyorlar. O da en dişlisini gözüne kestirip tavlıyor. Sonunda da evleniyorlar. Oğlan devrimciliği bırakıyor fakat kız sürekli hapistekilere bir şeyler yapabilmeyi filan tasarlıyor. Ayten de bu kardeşlerden birisi fakat kalkmış gitmiş Amerika’ya, kendine Eytın dedirtiyor. Gönül’e kürk getirmiş.

74 yılında başlamış Ağaoğlu bu romanı yazmaya, 78’de bitirmiş. Aslında Dar Zamanlar II yazıyor kapakta fakat tek başına da bağımsız bir roman olabiliyor sanırım. Dönemin aydınını, devrimcisini, askerini, entelektüelini, işadamını, sarhoşunu, ressamını, düşüncesini anlatmaya çalışmış. Gözlemin neticesinde ortaya çıkmış bir eserse bu, dönemin aydını hakikaten zayıf bir aydınmış denilebilir. Everest yayınlarından çıkmış olan roman 376 sayfa.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir