Berhava

Emperyal Oteli Attila İlhan’ın en sevdiğim şiirlerinden biridir. Yağmurun sesini hissettirir insana, yalnızlığı ve kimsesizliği.

Empreryal Oteli’nde bu sonbahar

bu camların nokta nokta hüznü,

bu bizim berhava olmuşluğumuz

bir nokta bir hat kalmışlığımız

……….

Böyle devam eden şiirde sanki şairle birlikte sokakta kalır insan, hüzne gark olur, berhava olur, boşa gider. Her sokağa çıkışında ortada kalmış şairin izini sürmeye başlar sonra. Gözlere bakıp terk edilmişliğin, yalnız kalmışlığın hüznünü arar. İçi, boşa giden her hayat için ayrı ayrı yanar.

Boşa giden, harcanan, tüketilen, berhava olan hayatlara acır içim en çok. Yiğit iken ölenlere Yunus’un acıması gibi. On beş yaşındaki çocukların Çanakkale’den geçilmemesi için feda ettikleri hayatlarından çok atmış-yetmiş yıl yaşayıp da bu dünyayı anlayamayanlara acırım. Bir gelecek arzusuyla geçirilen, o geleceğin asla gelmeyeceğinin farkına bile varmadan tüketilen hayatlara acırım. 5-6 yaşlarında modern eğitim sisteminin içine sokulan ve çocukluktan kaynaklanan saflığın yerini ezberci bir eğitim sistemi ve materyalizm eksenli bir toplumsal yönelişe bıraktığı tazecik dimağlara acırım. Dünya hayatının kaynağını ve sebeplerini düşünme lüzumu hissetmeden madeni hazlar için geçirilen zamanlara acırım.

Günün gencine acırım en çok. Hayatlarını bilgisayar başında berhava ederlerken onlar, geriye döndürülmesi, geri alınması mümkün olmayan bir kıymetle, zamanla değişmektedirler eğlenceyi. Sabah kalkar kalkmaz sosyal paylaşım sitelerine dadanan gençliğe, işe gider gitmez bilgisayar başına geçip hayatla ilgili özlü sözler, ibretlik hikayeler, paylaşırken o hayatı yaşamadan geçiren çalışanlara acırım. Sonra ülkenin gidişatından şikayet ederler gelecek korkusuyla. İyi de sizin korkuyla geçirdiğiniz ve üzerine toz zerresinin bile gelmesine tahammül edemediğiniz o gelecek siz internet başında uyuşmuşken hayallerinizdeki gibi parlamaz ki… Çalışarak, emek vererek bugünü bir tuğla haline getirmezseniz tasarladığınız o binayı ne ile kuracaksınız? Her yeni günü Allah’ın bahşettiği bir hediye olarak kabul edip en güzel şekilde geçirmeyi düşünmek dururken yalancı bir gelecek hayaline kapılan insan nasıl da zarar ediyor farkına bile varmadan.

Sigara içerek mahvedilen bedenlere, içki ile tütsülenen düşüncelere, kumar ve benzeri boş eğlencelerle tüketilen güvenlere acırım. Genç yaşta edinilen bu alışkanlıkların insanları yönelttiği malayani hayat tarzlarının birleşmesi ile oluşan uyuşuk topluma acırım. Tek tipleşmiş insanlar, tek tipleşmiş düşünce şekilleri ve davranışları sonunda oluşan tekdüze ve tek amaçlı toplum, tarihi ve kültürü ile bağlantısı kesilmiş ne idüğü belirsiz bir topluluk haline geliyor ya; ben en çok buna yanıyorum. Gelecek kaygısı olmadan, hayatlarına bizim verdiğimiz gibi bir değer vermemiş, bu dünyadaki varlık sebebini özümseyerek buna yönelik gayretini yeri geldiğinde camide, yeri geldiğinde savaş meydanında, yeri geldiğinde toprağını işlerken geçiren ecdadı düşünür de bugünkü halimizden utanırım.

Bu bizim berhava olmuşluğumuz diyor şair. Berhava olmuş milyonlarca insan canlandırıyorum gözümde bu dizeler aklıma geldiğinde. Çalışmayan, üretmeyen, ürettiği zaman amacı insanlığa fayda vermek değil kendi ölümlü geleceğini kurmak olan insanlar. Gündüz mesaisini feysbuk tvitter başında harcayıp akşam aptal kutusu televizyonun önünde gece yarılarına kadar oturan, sabah yataktan kalkmak için gösterdiği gayreti insanlığa fayda vermek için kullanacak olsa bütün kaygılarından sıyrılabilecek olan milletime acırım.

(*) Yararsız, boş. TDK Sözlüğü.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

2 thoughts on “Berhava

    1. Zamanı yekpare düşünüyorum. Dün-bugün-yarın değil de. Boşa gidiyor hayatlar, bizie dikte ettirilmiş gerçekler var, biz de onu yaşıyoruz.

Ozkan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir