Akademinin Durumu

Bir memleket yükseliyorsa bunu iki temel sütunun üzerinde yapar. Bunlar eğitim ve adalettir. İkisini birbirinden ayırmak, birini öne çıkarmak mümkün değil. Diğer her şey bu sütunlara göre şekil alır. Tarihe bir bakın. Hangi büyük devlet bu ikisi olmadan yükselmiş? Bugünün süper gücü olan Amerika’ya bakın, daha önceki süper güç İngiltere, ondan önce Osmanlı, ondan önce Selçuklu, ondan önce İslam devleti, ondan önce Roma. Süper güç olma keyfiyetini bir kenara bırakın, tarih boyu bölgesel güç olmuş devletlerde bile eğitim ve adalette ilerlemenin neticesi olarak güçlenmiş olduklarını görürsünüz. Bugün bizim ülkemiz dünyanın az gelişmiş ülkelerinden biriyse ve her geçen gün geriye gidiyorsa bunun sebebini eğitim ve adalet sistemlerimizde aramamız gerekiyor.

Akademisyenlerin açıklamaları son günlerde gündemimizi işgal etti. Peki, bu açıklamanın dışında ne yapıyor akademisyenlerimiz? El âlem atomu parçalarken bizim akademisyenlerimiz ne yapıyor? Her gün dünya çapında binlerce bilimsel yayın yapılıyorken bizim üniversitelerimizden çıkan yayın sayısı kaç? Sayıyı bırakın, nitelik olarak dünya çapında ses getiren bilimsel araştırmalarımız, buluşlarımız, keşiflerimiz var mı? Üniversitelerimizde verilen eğitim sonrası alınan diplomalar hakikaten ilgili meslek dalında yetkinliği ispat ediyor mu? Bugün kaç üniversitemizin mezunları dünyanın ilk 500 üniversitesinden birine gidip de zorlanmadan yüksek lisans, doktora eğitimlerine devam edebilir ve çok başarılı olabilir?

Durum açık seçik ortada. Avrupa’da nükleer araştırma merkezi var. Atom parçacıklarını çarpıştırıp deney yapıyorlar. Amerika’da neler yapıldığını Allah bilir. Bizim üniversitelerimizdeyse siyaset filan yapılıyor daha çok. Hangi koltuğa kimin oturacağı en önemli mesele. Durum böyle olunca da pozitif bilime zaman kalmıyor ne yazık ki. Suç tabi ki akademisyenlerin değil, sistem temelinden çürük. Lise ve hatta ilkokul düzeyinde arayabiliriz sorunun kökenlerini. Bilimsellikten uzak, sadece sınav başarısına odaklanmış bir eğitim sistemimiz var. Kişilik eğitiminde de saygınlığı bilimden ziyade paraya ve mevkie veriyoruz. Bu eğitimle yetişen çocuklar, yetişkin olup akademiye adım attıklarında da aynı zihniyeti devam ettiriyorlar ne yazık ki. Sonra da orta doğu bataklıklarından boğulan bir Türkiye. Yok efendim devlet suç işliyormuş! Sanki biz uzaydan getirdik devleti. Devlet sensin behey adam, devlet biziz.
Eğitim sistemimizin baştan sona değişmesi lazım. İki yönlü bir değişim, hem metodoloji değişmeli hem de saygınlık atfettiğimiz kavramlar. Çocuklarımız pozitif bilime yönlendirilmeli, müfredatlar buna göre düzenlenmeli. Benim lisede okuduğum konuları çocuğum da hiçbir değişiklik olmadan okuyorsa ya bilim hiç ilerlemiyor ya da eğitim sistemi dinamizmden uzak demektir. Dünya atomaltı parçacıklarla deney yaparken biz henüz atomu parçalayamamışsak, bunu eğitim sistemimize sokamamışsak uluslararası bilim camiasında zerre kadar saygınlığımız olamaz, ara sıra çıkan bir iki parlak zekâ da gider Amerika’da eğitim görür, başarıları da bize değil onlara ait olur. Eğitim sistemimiz komple değişmeden memleketin gidişatı iyiye olmayacağı gibi yerinde bile sayamaz.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir