Ucuz İnsanlar

Maden altında kalan işçileri düşündükçe nefesim daralıyor. Hepsi de öldüler. Ciğerlerine hava yerine su çekerek öldüler. Ekmek paralarını kazanmak için öldüler. Ekmek tekneleri olan maden aynı zamanda mezarları oldu, cesetlerine ulaşılamıyor, belki de hiç ulaşılamayacak.

Tam bu esnada üç kuruş yevmiyeyle bahçede çalışmak için yola çıkan işçileri taşıyan araç devrildi. İşçileri de toplayacakları elmalar gibi üst üste dizmişlerdi. Çoğu öldü. Ucuz emek veren ucuz insanlardı. Hayatları para etmiyordu. Onlar da çaresiz öldüler. Geride bıraktıkları çocukları da ucuz emek veren ucuz insanlar olarak yaşamlarını sürdürecekler. Sonra bir gün onlar da bir madende nefessiz kalarak ya da istiflendikleri bir aracın kaza yapmasıyla ölecekler. Ya da her gün ölerek yaşayacaklar da farkına bile varmayacaklar.

Tam bu esnada boğazda mültecileri taşıyan bir tekne battı. Afganistan’dan, Suriye’den kaçmak niyetiyle o tekneye binen insanlar boğularak öldüler. Canları para etmiyordu zaten, öldükten sonra da onları kimse önemsemeyecek. Ucuz insanlardı, ucuz ucuz öldüler.

Bir insanın hayatı kaç para ediyor acaba diye düşünüyorum. Her gün yerin altına giren o insanın değeri ne kadar? Bu değeri belirleyen nedir? İstatistikler mi? Kazancı mı? Ben söyleyeyim, nereden baktığınıza bağlı. O insanı bir işçi olarak gördüğünüz zaman aylık katma değerini ortalama yaşam süresiyle çarparsınız değeri ortaya çıkar. Bir insan, bir vatandaş, bir hemşehri, bir aile reisi, bir baba, bir eş, bir evlat olarak baktığınız zamansa paha biçilmez bir varlık haline gelir. Birinci durumda düşündüğünüz bir robot, bir makinadan başka bir şey değilken ikinci durumda düşündüğünüz bir insandır. Demek ki memlekette zor olan insan olmak, insanca yaşamak ve insanmışçasına değer görmek.

Kim olduğunuz, ne düşündüğünüz, siyasal eğilimleriniz, dini inancınız önemli değil. Hepimiz bu sistemin birer parçalarıyız ve varlığımız sistem için sadece sayısal olarak anlam ifade ediyor. Sen kendini istediğin kadar kandırabilirsin fakat dünyayı idare edenler açısından sayısal-istatistiksel değerin dışından hiçbir şey değilsin. Aylık ne kadar iş üretiyorsun, katma değerin ne kadar, bunun ne kadarını kendine ayırıp ne kadarını küresel sermayeye aktarıyorsun… Tümüyle sayılardan ibaretsin, aynı sana verilen vatandaşlık numarası gibi. Değerin de buna göre belirleniyor. Can güvenliğini sağlamak için yapman gereken sayısal değerini yani pahanı arttırmandır. Sermaye ile uzlaşman, sistem ile barışık olman, mümkün mertebe üstlere tırmanmak için çaba göstermen gerekiyor. Aksi halde değerin düşük kalır, asgari ücretli olursun, mevsimlik işçi olursun, ucuzlarsın. O zaman elli kişinin bindiği bir minibüste ezilerek ya da yerin altında nefessizlikten ölmen kaçınılmaz olur.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan