Önce Karikatür Sonra Film

   Peygamberimize hakaret etmek bazı İslam düşmanları için rutin bir vazife oldu. Dünyada bir “terörist Müslüman” algısı oluşturulmak isteniyor ve nihayetinde ikiz kuleleri yıkmadan, bir yerlerde bomba patlatmadan bunu sağlamanın yollarını buldular. Müslümanların peygamberlerine hakaret edeceksin ve onlar da galeyana gelip birilerinin fitne sokmasına, plan yapmasına gerek olmaksızın dünya kamuoyunun kendilerini terörist diye tescilleyeceği hareketleri yapacaklar.

Şer cepheleri Müslümanların hassas noktalarını bulmuş durumda. Peygamberleri Müslümanların en hassas noktaları. Burnumuzun dibine kadar her yeri işgal de etseler, dünyanın her köşesinde milyonlarca Müslüman’a işkence de etseler, düşünce yapılarını her gün daha fazla dimağlarımıza soksalar da herhangi bir tepkiyle karşılaşmıyorlar. En güzel ve beklenen tepkiyi böylesi bir hakaret vasıtasıyla alabiliyorlar. Bu stratejiyi geliştirenler belki de tesadüfen buldular bunu ama bırakacaklarını da zannetmiyorum. Çok yakında daha yüksek bütçeli filmlerle, çizgi romanlarla, kitaplarla peygamberimize hakaret edeceklerinden eminim. Maya tutuyor zira.

Peygamberimize hakaret edilmesinin bizi kızdırmaktan başka hiçbir amacı yok. Ne O’nu tanırlar ne de ne anlattığını bilirler. Örnek olarak Buda’yı vermek istiyorum. Ben şimdi kalkıp Buda hakkında ileri geri konuşsam, hakaretler etsem, filmler yapsam, karikatürler çizsem bu benim Buda’ya olan düşmanlığımdan mı ileri gelir yoksa Budistleri ayaklandırıp agresif hareketlerini politik stratejimin bir parçası yapma isteğimden mi? Cevap belli. Amaç Peygamberi kötülemek değil, zaten Efendimiz hakkında pek bir bilgileri de yok. Amaç Müslüman halkları ayaklandırıp daha sonrasında yapacakları terbiye(!) faaliyetleri için geçerli sebepler oluşturmak. Biz de bu oyunu hep yiyoruz.

İlgili filmin bir kısmını midemin kaldırdığı kadarıyla izledim. Gerçekten iğrenç bir film, beni kızdırmak için yapmış olduklarını bilmesem kızabilirdim de. Ama gülüp geçtim. Bir insana bir lakap takarsanız ve o insan o lakabı her söylediğinizde sinirlenirse üzerinde kalır o lakap. Gülüp geçerse lakap da unutulur gider. Ben de gülüp geçiyorum ve keşke her Müslüman bunlara gülüp geçse de bu hadiselerin sonu gelse, düşmanların kurduğu tuzak bozulsa diyorum.

Altına çamur da atsanız altın altındır ki o çamurların bir dirhemi bile Peygamber Efendimize ulaşmıyor. Bir zamanlar üzerine hayvan bağırsakları atıldığı zaman da Peygamberimiz buna ses çıkarmadı, kin gütmedi, düşmanlık yapmadı. Kendisini taşlayan insanlar için bile Allah’a dua etti, af talep etti. Şimdi bugünün Müslümanı’na ne oluyor ki Peygamberinin yolundan sapıyor, her türlü hakareti olgunlukla karşılayıp karşılığını edep dairesi içinde ve akıllıca vereceğine sokaklara dökülüp kan dökme yolunu seçiyor? Biz acaba kendisinde bizim için güzel örnekler olan o Resul’ün öğretisine uygun mu davranıyoruz; galeyana gelip sinirlenmekle diye kendi kendimize sormak lazım.

Peygamber sevgisi cahillikten geçmez. Peygamberimiz bugün hayatta olsaydı bu türlü protesto vakalarına müsaade etmezdi. Siz doğru yoldan ayrılmayın diye tavsiyede bulunurdu ancak. Müslümanların üzerine düşen asmak, kesmek, köpürmek değil de Peygamberlerini ve Kitaplarını daha iyi tanımak ve anlamak; bilmeyenlere de her türlü vasıtayı kullanarak en doğru ve güzel bir şekilde anlatmak olmalıdır.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir