Moby Dick [Herman Melville]

Moby Dick adını duymayan yoktur. Nedendir bilmiyorum. Çocuk kitabı olarak mı ün yapmıştı, çok mu fazla basılıyordu, çok mu meşhurdu? Benim bu kitabı merak edip elime almam ne çocukluk dönemime denk geldi ne gençlik. Demek ki her şey zamanını bekliyor. Okuduğumu söylediğim herkesten de benzeri tepkiler aldım. Şimdi mi okuyorsun? Evet, sen okudun mu? Hayır. İçeriği hakkında kimsenin bir fikri yok. Tek bilinen, bir balina hakkında olduğu.

Moby Dick, aslında bir roman, bir düzyazı değil. Upuzun bir destan. Balina peşine düşmüş bir geminin içinde olup bitenler bir filme değil aslında bir opera eserine yakışırdı. Deniz gibi bir ayrıntının olmadığı bir Moby Dick harika bir opera olurmuş. Küçük bir arama yapınca benimle aynı fikri paylaşanlarca operaya uyarlanmış olduğunu da görüyorum romanın. Bilhassa Kaptan Ahab’ın ara sıra ortaya çıkarak yaptığı uzun konuşmaların hepsi ayrı bir şiir tadında.

Hikâyeye geçmeden önce şunu söylemem gerekiyor, iki farklı çeviriden okudum kitabı eşzamanlı olarak. Birisi Nehir yayınları tarafından yapılan çeviri ki Haluk İker tarafından harika bir şekilde yapılmış. İngilizce metni de karşıma alıp çevirinin aslına çok uygun yapılmış olduğunu onayladım okurken. Bir yandan da Mina Urgan Sabahattin Eyüboğlu çevirisini okudum. Esas metne bire bir uygun olmamakla birlikte Herman Melville‘in destansı anlatımına daha iyi yaklaşmış gibiydi. Yapı Kredi Yayınları tarafından basılmış olan bu çevirinin sonunda resimler ve yazarın mektuplaşmaları var. Bir de o dönemde eser hakkında yapılan kritiklere yer verilmiş. Nehir Yayınlarının çevirisi güzel, ufak tefek imla hataları var fakat bence bu da değerli bir çeviri olmuş.

Kitap, Ishmael adındaki bir öğretmenin (ben öyle anladım) ve belki de yazarın, bir balina avına çıkmaya heves ederek bir balina gemisine yazılması ile başlıyor. Ishmael bula bula bacağı bir deniz canavarı olan Moby Dick tarafından koparılmış olan Kaptan Ahab’ın idaresindeki Pequod adlı gemiyi buluyor. O dönemde balina gemileri çok değerli olan balina yağına ulaşabilmek için seferlere çıkarak üç-dört sene dönmemek üzere avlanıyorlarmış. Herman Melville, denizlerde geçirdiği gençlik yıllarında atmış bu romanının temelini. Ishmael de yazarın ta kendisi bence. Denize açılan geminin amacı balina avlamak gibi görünse de asıl amaç kaptanın kopan bacağının intikamıdır. Tayfalar ve yardımcı kaptanlar yavaş yavaş kendilerini isteyerek ya da istemeden kaptıracaklardır bu amaca. Kitap boyunca yazar çeşitli konularda bilgiler verir. Kutsal metinlerdeki balinalardan başlar antik çağlardaki inançlara gider. Eski zamanlardan bahsederken bir bakarsınız o günün (1850’ler) bilimsel yayınları ışığında balinalarla ilgili bilgiler veriyor. Sonra gemicilerden ve geminin içinde olup bitenlerden bahseder. Balina avlarına çıkarır okuyucuyu ve yağlarının kaynatılmasına kadar tüm tafsilatı iletir.

“Tüm insan düşüncelerinden sıyrılan akıl, Tanrı düşüncesine ulaşır sonunda; bu düşünce, akıl dışı ve çılgınca bir şeydir bizim için. Oysa bu düşünceye varan, mutluluğun da mutsuzluğun da üstüne çıkar; umursamaz olur tıpkı Tanrı gibi.”

Bu destansı eserin bir çocuk kitabı olmadığı kesin. Büyük destanların yanına yakışır ancak adı.

“Düşünmek insanın haddine mi! Yalnız Tanrı düşünebilir. Düşünmek nedir? Daha doğrusu ne olmalıdır: Bir serinlik, bir durulma … Oysa bizim zavallı beyinlerimiz zonklar, zavallı yüreklerimiz çırpınır boyuna.”

Nehir yayınları tarafından basılmış olan Haluk İker çevirisi 642 sayfa; Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Sabahattin Ali & Mina Urgan çevirisi ise eklerle birlikte 735 sayfa.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir