Hüsn ü Aşk [Şeyh Galib]

Divan edebiyatının son büyük şairi olarak kabul edilen Şeyh Galib, Hüsn ü Aşk adlı bu eserini henüz 25 yaşındayken kaleme almış. Kısa hayatına bu mesnevi ve divanından başka bir de Mevlevi şeyhliği sığdırmıştır. Otuzlu yaşlarında oturduğu Galata Mevlevihanesi şeyhliği postundan kırk bir yaşında vefat edene kadar kalmıştır.

Hüsn ü Aşk, Şeyh Galib’in en bilinen eseridir. 2101 beyitten oluşuyor bu mesnevi. Eser Allah’a şükür, peygambere övgü ile başlayıp Hazreti Peygamber’in miracı ile devam ediyor. Mirac bölümündeki 133. beyitte Gaalib Es’ad diye iki mahlasını birden kullanmış şair ve şöyle devam etmiş:

Mücrimdir eğerçi ümmetindir / Ümmîdi senin şefâatındır

Dönemin padişahını övdüğü bir kısımdan sonra babası Reşid Efendi’yi de överek eseri telif etmesinin sebeplerini anlatıyor. Burada bir toplulukta Nâbî adlı şairin Hayr-Âbâd adlı bir eserinden bahsetmiş. Bir ortamda bu şiiri okuyanlar “Tanzîrinin olmaz ihtimâli” demişler ki bu da Şeyh Galib’in canını sıkmış. Buradan sonra birkaç beyit eski şairleri ve İranlı şairleri eleştirmiş. İranlı şairler için: “Rindan-ı Acem gözetmez âdâb” diyerek gömerken eski şairlere de “Dünya fani ahret bakıy” dışında kayda değer bir söz söylemedikleri yol açmadıkları için kızıyor. Oysa Şeyh Galib’e göre “Merd âna denür ki aça nev râh” yani değerli olan yeni yollar açmak eskiyi tekrar etmek değil.

Hiç aşkdan özge şey reva mı / Sarf etmeğe gevher-î kelâmı

Ardından gerçek hikâyeyi anlatmaya başlıyor. Bir zamanlar Muhabbetoğulları diye bir kabile varmış Arap diyarında. Bir gece iki tane kibarzade dünyaya gelir. “Hem mâh doğdı hem de horşîd” kız olanın adı Hüsn yani güzellik, erkek olanın adı da Aşk olmuş. Bu ikisi aynı kabilede büyümeye başlamışlar. Edeb adındaki okulda terbiye görmüşler. Zaman ilerledikçe aralarında bir aşk peyda olmuş. Önce Hüsn, Aşk’a âşık olmuş.

Ber hükm-i kazâ-yı nâ muvafık / Hüsn oldı cemal-i Aşka âşık

Hikâyeye giren değişik semboller var. Mana’yı gezmeye gidiyorlar mesela âşıklar. Suhan (söz) girip ikisinin arasında habercilik ediyor.

Makdura ki muktedir gerekdir / Söylenmeğe söyledir gerekdir

Şair deme ehl-i dil demekdir / Hoş meşreb ü mu’tedil demekdir

Yar ile olur vusul-i dil dar / Zanneyleme yarı yara agyâr

Bir ara âşıkların arasında Hayret giriyor. Âşıklar birbirlerinden ayrıldıktan sonra uzun süre acı çekiyorlar. Önce Hüsn âşık olmuştu ve Aşk bu konuda daha zayıf duruyordu zamanla Aşk’ın da yüreği yanmaya başlar.

Gerçi gam-ı dil beyan olunmaz/ Ateş gibidir nihan olunmaz

Hüsn’ün dadısının adı İsmet yani temiz, ahlaklı. Hüsn, temizlikle terbiye olunmuş manasına geliyor bu.

Aynine-i dil harab kaldı/ Mehtab güm oldu tâb kaldı.

Aşk, Gayret adında bir arkadaş ediniyor. Uzun süren bir seyahate çıkıyorlar bu arkadaşıyla birlikte. Gayret, Aşk’ı teşvik etmezse başına gelen olaylardan dolayı çabuk pes edecekken Aşk, arkadaşı sayesinde mücadelesini sürdürüyor. Devlerle, cadılarla mücadele ediyor.

Efgaanı ko eyle azm-i dil-dar/ Bin re’ye olur netice bir kar

Ağlamayı bırak, sevgiliye doğru azimle gir. Bin defa düşünmektense bir defa hareket etmek iyidir.

Aşk’ın seyahati, diyar-ı kalbe doğru. Kalbe seyahat ediyor ki Hüsn’e kavuşsun. Nihayetinde Gayret’in yardımı, Suhan’ın haber getirip götürmesi ile Kalb’e doğru gerçekleştirilen bu seyahat mutlulukla sona eriyor. Aşk, Hüsn’üne kavuşuyor. Şeyh Galib de “İn dem ki zi şairi eser nîst / Sultan-ı suhan menem dîger nîst” diyerek sözün sultanının kendisi olduğunu beyan ediyor ve eser sona eriyor.

Bu değerli eser, günümüz Türkçesiyle her bir beyitin açıklamasını ve bir de sözlük içeriyor. Abdulbaki Gölpınarlı tarafından hazırlanmış. Türkiye İş Bankası Yayınları’nın Hasan Ali Yücel klasikleri dizisinden çıkmış. 400 sayfa.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir