Ayna Ayna

Gözlerimiz bir nev’i aynalardır aslında. Hepimizin hayat algısı bambaşka. Her birimiz farklı bir dünya görüyoruz ve gördüğümüz o dünya o gözlerin dünyası oluyor. Kalemlerimiz de bu aynaya yansıyanları ifade etmek için bir araçtır ancak. Son zamanlarda vuku bulan hadiseleri ve tabi hayatın akışı içinde bu aynaya yansıyan görüntüleri kalemimizin diliyle anlatmaya çalışıyoruz. Düşüncelerimiz bazen eleştirilere maruz kalıyor fakat yapabileceğimiz bir şey yok. Bizim aynamıza hadiselerin yansıması böyle. Herkesin aynası aynı olsa idi yaşadığımız dünyadaki hayat böyle olamazdı. Tek hücreli canlıların yaşamından daha farkı bir yaşantımız da olamazdı.

Gazze diyoruz, İsrail diyoruz, protesto diyoruz, kahrol diyoruz. Biz bunları hep diyoruz. Aynamıza ise daha farklı yansıyor hadiseler. Dünya tarihinin kırılma noktası bizim bakış açımıza göre kavimler göçü, İstanbul’un fethi ya da Fransız İhtilali değil. Bizce çağları açıp kapayan kırılma noktası İslam peygamberinin yeryüzünü şereflendirmesi ve ellerimize kutsal kitabımızı bırakıp gitmesi. Bir kitap düşünün ki çölün ortasında cahiliye diye ifade edilen gerçek bir cahillik içerisinde yaşayan insanların arasına düşüyor ilk başta. Putperestlik, içki, kumar, zina, tefecilik gibi hadiselerin adiyattan hadiseler olduğu bu dönemde kız çocukları utanç kabul edilip toprağa gömülüyordu. İşte bu kitap bu cahil milleti öyle bir hale getirdi ki cahilliğin en karanlık noktasında ellerine geçen bu kitap okunup onunla amel etmeye başlandıktan sonra dünyanın en güçlü, kuvvetli, müreffeh, kültürlü, vicdanlı, adaletli devletini inşa ettiler. İşte size dünya tarihinde vuku bulmuş gerçek bir mucize. Bir kitap okunuyor ve elli sene içinde okuyanlar yüzde yüz değiştiği gibi dünyaya her anlamda galebe çalıyorlar.

İslam dünyasında zulüm altında inleyen milyonlarca Müslüman var. Afganistan işgal altında, Doğu Türkistan’da ne tür katliamların ve işkencelerin yapıldığından haberimiz bile yok, Filistin İsrail zulmü altında, Keşmir’de vahşet, Patani’de dehşet var. Somali’de, Filipinler’de, Çeçenistan’da, Irak’ta ve bizim bilmediğimiz bir nice yerde Müslümanlar inim inim inliyorlar.

Bugün yaşadığımız dünya ile cahiliye devri Araplarının yaşadığı dünya arasında fark yok. Dünya aynı dünya, insanlar aynı insanlar, küfür aynı küfür ve iddia ediyoruz ki kafir de aynı kafir. Dünkü cahil Arapları bugün saygıyla andığımız Sahabeler haline getiren o Kuran-ı Kerim ise tek bir harfi değişmeksizin aynı kitap. Bugün dünya Müslümanları kutsal kitaplarına aynı aşkla sarılsalar elli sene bile geçmeden dünyadan zulüm silinir ve Müslümanlar dünyaya örnek olacak kadar ileriye giderler. Ne Siyonist zulmedebilir ne Çinli ne Hintli.

Bir İngiliz bakan 1800’lerin sonunda parlamentoda yaptığı konuşmada: “Eğer biz gerçekten Müslümanlara hâkim olmak istiyorsak ya bu Kur’ân’ı Müslümanların elinden çıkarmalıyız, ya da Müslümanları Kur’ân’dan soğutmalıyız” diyor. Geçtiğimiz yüzyılda başarılı olduklarını görüyoruz bu fikre sahip olanların. Neticede ortaya neredeyse cemaatsiz bir Kuran ve Kuran’sız bir cemaat çıkıyor.

Şimdi biz elimiz kolumuz bağlı bir şekilde izliyoruz olup bitenleri. İmanın en zayıf noktasındayız, buğz ediyoruz. Gazze ağlıyor, Keşmir inliyor, Afganistan can çekişiyor. Biz sadece üzülüyoruz. Elimizden bütün zalimleri tek tek ortadan kaldırmak olsa idi bu bizim için bir başarı olmayacaktı. Elimizden gelen bir şey var. O da topyekun Allah’ın kitabına sarılmak ve gösterdiği istikamette yol almak. İlmin ve fennin güçlüyü belirlediği bu çağda bütün güçlülerin önüne geçmek ve zalimin elini kolunu sımsıkı bağlamak. Zalimi kahretmek, korkutmak, eteklerini tutuşturmak ancak böyle olur.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan