Ambulanslar Nereye Gidiyor?

Trafikte ambulansların vaziyeti dikkatinizi çekiyordur. Can taşıdıkları gerekçesiyle trafikte geçiş üstünlükleri var. Yolda bir ambulans gördüğünüz zaman hemen yol verirsiniz. İçinde olduğunu düşündüğünüz hasta ile empati kurmaya çalışırsınız. Ya kalp krizi geçiren bir hastaysa? Ya ölmek üzereyse. Ambulans sireni duyar duymaz bütün sürücüler kornaya basmaya başlar. Kırmızı ışıkta durmuş olanlar risk alarak ışıktan geçerler ki arkasında olan ambulans yola devam edebilsin. Yol üzerinde olan araçlar dörtlülerini yakarak kenara çekilirler. Sürücülerin bu hassasiyetlerini her zaman takdire şayan bulmuşumdur. Yazılı olmayan kurallarla bir kültür oluşmuştur, insan hayatına saygı kültürü. Peki ambulanslar bu hassasiyetin neresindeler acaba?

Pazartesi saat 10:25. İstasyon kavşağında araçlar kırmızı ışıkta bekliyorlar. Arkadan bir ambulans sireni duyulunca herkes yol vermek için bildik tavırlarını gösteriyor. Kenara çekenler, kırmızıda geçerek risk alanlar. Bunu yapanlar kutsal bir vazife yapmış olmanın saadetiyle ambulansı yolcu ediyorlar. Bir canın birkaç dakika da olsa erken hastaneye varması demek acil durumlarda hayat demek. Bir nebze de olsun yoldaki sürücüler de buna katkıda bulunmuş oldular böylelikle. Fakat o da ne, yoluna devam eden ambulans o kadar da acelesi yokmuş gibi seyretmeye başladı. Sirenler söndü, araç yavaşladı. Biraz sonra belediyeden sonraki alt geçidin girişinde yavaşladı. Sirenler bir daha parladı söndü. Ön koltuktan bir bayan indi, yoluna devam etti. Eminim bu manzarayı gören benim gibi sürücüler de büyük hayal kırıklığına uğradılar. Ambulans daha sonra yoluna devam etti. Trafikte panik yapışımız, sağa sola savruluşumuz, ambulansa yol vermek için kırmızı ışığı ihlal ederek güvenliğimizi riske etmemiz… hepsi o hanımefendinin bir yere yetiştirilmesi uğrunaymış.

Benzeri örnekleri çoğaltabilirsiniz. Bu satırları okurken aklınıza benzeri durumlar gelebilir. Sirenlerini çalarak sizden yol isteyen ambulansın kırımızı ışığı ya da yoğun trafiği atlattıktan sonra sirenleri söndürmesi vakidir. Aceleyle yola devam edip sizi paniğe sevk ettikten sonra bir de bakarsınız ki aslında o kadar acelesi yokmuş. İstatistiki olarak da baktığınız zaman bir şehirde bu kadar fazla acil hasta olamayacağını görürsünüz. Sirenlerini yakmış, kısa mesafelerde yüksek süratlerle seyreden ambulansların belki yarısı sadece bu özgürlüklerini kullanmak için yapıyorlar bunu. Denetlenmesi nasıl yapılıyor, bu özgürlüğün bir sınırı var mı bilmiyorum. Tek bildiğim eğer cidden acil bir durum yoksa bu kadar insanı taciz etmek, güvenliklerini riske etmek doğru değil.

Sevgili dostlar. İşin bence en mühim tarafı nedir biliyor musunuz? İnsanların hayati bir risk karşısında aldıkları tutumun, iyi niyetlerinin kötüye kullanılması. Ambulans sürücüleri eğer böyle davranışları sürdürmeye devam ederlerse sürücülerin iyi niyetleri yavaş yavaş kaybolacak. Yalancı çoban hikâyesinde olduğu gibi. Belki bir gün gerçekten ciddi bir hasta olacak o ambulansın içinde, saniyelerin bile önemi olacak fakat sürücüler daha önceki tecrübelerine dayanarak yol vermekten imtina edecekler. Sadece trafiği atlatmak için yapıyor ya da sadece bir kişiyi bir yere yetiştirmek için yapıyor diyecekler benim yukarıda şahit olduğumu anlattığım durumdaki gibi. İşte o gün o hasta vaktinde yetişemezse hastaneye vebal insan hayatı için kendilerine verilen özgürlüğü keyfi kullananların olacak.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir