Alınan Oy Ne Ölçüde Koruyucu Olmalı?

HDP’li milletvekillerinin gözaltına alınması olayı ülkemizde gündem yarattığı gibi seçilmişlere nasıl davranılması konusunda da soru işaretleri oluşturdu. Olayı yorumlayanların iki farklı bakış açısı var. Bir kısım medya ve siyasiler seçilmişlerin ancak ve ancak seçimle gideceğini dolayısı ile dokunulmazlığı olan milletvekillerinin gözaltına alınmaması gerektiğini iddia ediyor. Yine bir kısım medya ile siyasiler de seçilmişliğin koruyuculuğunun bir sınırı olduğunu bir noktadan sonra müdahalenin gerekli olduğunu savunuyorlar.

Bakış açılarını bu iki ana akım düşünceyle sınırlandırmak doğru olmasa da ikisinin de savunulabilir ve eleştirilebilir tarafları var. Öncelikle “seçimle gelenin seçimle gitmesi” hususuna değinmek istiyorum. HDP’li milletvekillerinin geniş bir seçmen kitlesinin, bilhassa doğu illerimizde yoğun bir desteklerinin olduğu doğru fakat zaman zaman yaptıkları açıklamalarla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tanımadıklarını da doğrudan beyan ediyorlar. Kendilerini demokratik bir seçimle meclise taşıyan, meclise taşınma ortamlarını sağlayan, çeşitli imkanları veren bu devlet mekanizmasının meşruiyetini sürekli tartışmaları onlar açısından bir tezat teşkil ediyor. Madem bu ülkeye inanmıyorsunuz neden seçimlere katılıyor, meclise giriyor, imkanlardan faydalanıyorsunuz diye sorarlar adama. “Pekeke sizi tükürüğüyle boğar” diyen adam Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisine sağladıklarıyla bunu söylüyorsa yaptığı en basit ifadeyle nankörlüktür. Ülkemizin alenen düşmanı olan bir terör yapılanmasını bu ülkenin imkanlarıyla savunmak hiçbir etik anlayışına sığacak gibi değil. Bu devletin mahkemeleri sizi ifadeye çağırıyorsa seçmeninin varlığını öne sürerek değil de seçmenine vefa olsun diye o mahkemeye gitmeleri gerekirdi. Seçmenler de umarım görüyorlardır bu durumu.

Diğer bakış açısı, seçilmişliğin koruyuculuğunun bir sınırının olmasının gerekliliğidir ki bu görüşe katılmamak mümkün değil. Seçilmişler tabi ki yasama yaparken bağımsız olmaları için dokunulmaz olmalıdırlar fakat bu yasama dokunulmazlığı onları “süper kahraman” yahut “görünmez adam” yapmaz. Oy aldık diye yaşadığınız memleketin hukuk sisteminden bağımsız olmazsınız. Kurallara uymak zorundasınız. Fakat yine de milletvekillerinin gözaltına alınmaları hususunda bir eleştirim olacak. Daha önce bir terörist cenazesine giden HDP milletvekilini eleştiren bir yazı yazmıştım. Tutuklanıp kahraman olmak istediğinden bahsetmiştim. Bu vekillerin davranışlarını bütüncül bir yaklaşımla incelediğimiz zaman gerçekten tutuklanıp kahraman olmak istediklerini görürsünüz. İfadeye çağrıldıkları için parti başkanının yaptığı bir açıklama “asla gitmeyecekleri” yönündeydi. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi yani. Bu gözaltı da onları mağdur-mazlum göstereceği için istediklerinin olması manasına geliyor. Yine de her ne olursa olsun bu planları boşa çıkarmak için gözaltının gerçekleşmemesi gerekiyordu. Seçilmiş olarak geldikleri bu mevkilerde yapıp ettikleri seçilmiş oldukları süre boyunca seçmenlerini tarafından izlenmeli ve orada kalıp kalmayacaklarına da seçmenleri karar vermeli. Her ne yapılırsa yapılsın, terörist cenazesine katılmaktan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yok saymaya kadar tüm davranışlarına göz yumulmalı fakat seçmenlerin de bunu bilmeleri ortamı yaratılmalı. Böylelikle bu memlekete asayişin ve huzurun gelmesi için kimin çaba gösterdiği, kimlerin de kavgadan ve kaostan beslendiği görülmeli. Devlet, gücünü göstermeden önce demokrasinin işleyişini son noktaya kadar takip etmeli.

Sonuç olarak sevgili dostlar, bu kişilerin yaptıklarını şahsen asla tasvip etmiyorum. Bu devlet bizi çatısının altına almış her türlü güvensizlikten imkanları elverdiği ölçüde koruyor. Devletimize sahip çıkmamız, sevmemiz, saygı duymamız bizim menfaatimize olan bir şey. Devletimizi küçümseyip, meşruluğunu tartışıp, düşmanlarıyla hemhal olmak onaylanır bir davranış değil. Yine de demokrasinin gereklerinin yerine gelmesi için bu insanların devletin gücüyle yüzleşmeden önce seçmenleriyle yüzleşmesini tercih ederdim bana kalsa. Çünkü dokunup kahraman yapmaktansa izletip yanlışlarını ortaya dökmek daha doğru bir strateji.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir