Yüzüme Bak da Söyle

Ne feci, artık insanlar ne kadar az bakıyorlar yüz yüze. Gözlerin gözlerle karşılıklı teması ile aktarılan duygular o kadar azaldı ki. Sanki insan değil de robotuz. Gözlerden okunan duygular yerlerini “emoji” adı verilen garabetlere bıraktılar. Bizim şarkılarımız, şiirlerimiz vardı gözlerden bahseden. “Gözler kalbin aynasıdır” şarkısı duygularla ilgili bir yasa niteliğindeydi mesela. İnsanın niyeti gözlerinden belli oluyordu. Özlemek diye bir duygu vardı eskiden. İnsanlar birbirlerini özlüyorlardı. Yüzlerce kilometre uzaklıktan birbirlerini seven insanlar, mektup yazarak duyguları ifade etmeye çalışıyorlardı da kelimelerin kifayetsiz kalışına mağlup oluyorlardı. O zamanlar henüz telefon icat edilmemişti. O zamanlar Olric yoktu. Emojilerle duygu transferi hayatlarımızda yer edinmemişti.

Günün iletişiminin temel taşı, esefle söylüyorum ki cep telefonları. Bunların da kullanım şekilleri kısmen mesajlaşma kısmen de konuşma olarak gerçekleşiyor. Göz göze olmanın, yüz yüze olmanın yüzde biri kadar kıymetli olmayan bu iletişim şekli mevcut iletişimlerin hepsinin yerini almış durumda. Ticaretler telefonlar yapılıyor, ziyaretler yerlerini telefonlaşmaya ya da mesajlaşmaya bırakmış durumda, aşklar bile telefonla yaşanıyor artık. İnsanların genelinde (ve tabi kendinizde) duygusal bir zayıflık, yapmacıklık, samimiyetsizlik, her şeyi abartan bir ayarsızlık gözlemliyorsanız bunun nedeni duyguların aktarımının telefonlar vasıtasıyla yüzeysel bir şekilde yapılmasındandır. Ziyaret etmesi gereken büyüklerini tembellik ederek telefonla arayan kişi yüzlerce gereksiz gelime zikrettiği için bol bol da samimiyetsiz söz sarf ediyor. “Seni çok seviyorum anacığım-babacığım” diyor. Bak bak bak. Ne gereği var ki sevgi sözcüklerini bu kadar fütursuzca kullanmanın. Sen gidip ananın dizinin dibinde beş dakika otursan bunları söylemene gerek kalmayacak. Bazı kelimeleri sıkça kullanarak aşındırmamak lazım. Ananı, babanı, eşini, dostunu gerçekten seviyorsan, az zahmet et, git yanlarına. Hem senin sevgi dediğin yeri geldiğinde karşılıklı susabilmeyi de içinde barındıran bir kavramdır. Sevgi karşılıklı susmakla da ifade edilmelidir bazen. Telefonda böyle bir şansın yok ki. Aradığın kişiyle karşılıklı yirmi saniye konuşmasanız “acaba hat mı kesildi” diye bunalıma girersiniz.

Sevgilerin telefon üzerinden yaşandığı bir çağdayız. Mesajlarla gülücükler, kalpler göndererek aşk ilan edenler kırık kalpli ağlayan suratlı ifadelerle de aşk bitiriyorlar. Aşk, o kadar deforme olmuş bir kavram ki, yüz yıl önce yaşayan bir insanın zihninde aşk kelimesinin oturduğu yerle bugünkü arasında çok büyük farklılıklar var. Duygular tam olarak ifade edilmemiş olduğu için güdük kalıyorlar. Özgürlüğü arttıkça büyüyen duygular da var tabi ki bunun yanında. Sürekli kendi başına olup da başkalarıyla bir şeyler paylaşamayan insanın kendi başınalığı sonucu oluşan o büyük benlik. Egoizm, bencillik, kibir, acımasızlık olarak karşılık buluyor. Bir telefon da neler yapıyormuş demeyin. Daha fazlasını da göreceksiniz zaman içerisinde. İlk çıktığında zararı tam olarak bilinmeyen ve fakat yıllar içinde keşfedilen yeni icatlar gibi, telefonların duygularda yarattığı deformasyon öyle boyutlara ulaşacak ki bir gün, insanlar kalbî duyguları, eski zamanlardan kalma kitaplardan okuyarak anlamaya çalışacaklar.

Dini vecibelerini mesajlarla yerine getirdiğini düşünen nesillerin yetişeceğinden korkuyorum ben artık. Bir zulüm gördüğünde fotoğraf paylaşan, mesaj atan; bayramı seyranı güllü dallı fotoğraflı mesajlarla tebrik eden; cumada kandilde mesaj atarak secdede alması gereken hazzın yapaylaştırılmış halini almaya çalışan insanlardan geçilmiyor ortalık. Mesaj attıkça sevdiğimizi, emek verdiğimizi, ibadet ettiğimizi zanneder olduk artık.

Ben yine de üzerime vazife olmasa da söyleyeyim. Olmuyor arkadaşlar, olmuyor. Ara sıra telefonla konuştuğunuz, ara sıra mesajlaştığınız yakınınızla-dostunuzla bir ilişki sürdürmüyorsunuz. Hiç konuşmayın, ara sıra ziyaret edin-buluşun daha iyi. Sevginizi dilinizle değil gözlerinizle ifade etmeye bakın. Bu mesajlı-dijital tonlamalı ifadelerin hepsi samimiyetsiz, hepsi de yüzeysel. Attığınız Cuma mesajları da hmeniz gereken manevi hazzın ancak gölgesini yaşattırır size. Bana cuma-kandil mesajı atacağınıza gidip iki rekat namaz kılın ardından da elinizi açın benim için benden habersiz dua edin Allah’a, yemin ediyorum daha makbul. Görüşmek istiyorsanız da mümkünse yüz yüze görüşelim. Gözlerinize bakmadan anlayamıyorum kalbinizden geçenleri. O telefonlar kalbinizin yerinde yapay bir kalp gibi çarpamaz.

06 Mart 2018 – Nethaber

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir