Yıkılan Binalar, Kişiliksiz Şehirler

Geçenlerde yolda yürürken bir binanın yıkılmakta olduğunu gördüm ve bir düşüncedir aldı beni. Burada ne vardı da yıkıldı acaba? Muhtemeldir ki eski bir binaydı ve yıktılar. İnsan, o binanın içinde vakit geçirmediyse ilk anda gözünde canlanamıyor daha birkaç gün önce önünden geçtiği binanın silueti. Eski Malatya fotoğraflarında rastlarsam hatırlarım orada ne olduğunu. Hafıza böyle nankör işte, her şey bir bir silinip gidiyor.

Bu caddenin adının Cumhuriyet Caddesi olduğunu zannediyordum. İnternetten baktım, Atmalı sokak yazıyor. Şaşırdım. Ali Bey sokak zannettiğim sokağın adı da Sarayım sokak değil miymiş? Cumhuriyet Caddesi’ne gidip baktım, Şehit Servet Aktaş Caddesi olmuş adı. Yirmi beş yıl önce bu şehirden ayrılmış olsam, döndüğümde yolumu bulamazmışım. Ne binalar bıraktığım binalar olurmuş ne sokaklar bıraktığım sokak. Hafıza ne yapsın bu kadar değişimin karşısında. İster istemez unutup gidiyor her şeyi. Nerede, sokaklarında top oynadığım o şehir, nerede bugünkü keşmekeş. Yaşadığım zamanlarda renkler bugünkü gibi parlaktı, bundan emimin fakat üzerinden zaman geçtikçe eski fotoğraflardaki gibi pastele dönüşüyorlar.

Günümüz dünyasının baş döndürücü hızdaki değişiminden nasibini almayan ne bir insan kaldı ne de bir yerleşim yeri. İnsanlar nasıl ki düşüncesinden görünümüne, yeme içme alışkanlıklarından konuşmasına kadar belirlenmiş bir tipe benzetilmek isteniyorsa şehirler de aynı kişiliksiz görünüme sokulmak isteniyor. Bu hayâsızca akının karşısında siper kazmak şöyle dursun, tüm insanlık, gönüllü bir şekilde kalelerinin kapılarını açıyorken uzak olmayan bir zamanda tek tip şehirlerde yaşayan tek tip insanların dünyası oluşacak demektir. Ağzı burnu estetikle bir şekle sokulmuş insanların dolaştığı, isimleri sayılardan oluşan sokakları olan birbirine benzer binalardan inşa edilmiş kentler.

Hayat dediğimiz şey aslında süreçleri çeşitlendirdikçe zenginleşecek, zenginleştikçe değerlenecek bir şey. Farklı insanlar, farklı coğrafyalar, farklı iklimler solukladıkça insan düşünsel manada da zengin oluyor. Her şehrin bir birinin kopyası, her kadın ve erkeğin birer robot olduğu bir dünya kimin işine geliyor biliyor musunuz? Aynı üründen milyonlarca sayıda üreten bazı üreticilerin. “Kimse birbirinden farklı olmasın ki bu mallardan daha çok para kazanabilelim” diyorlar. Bunu diyenlerin baskısıyla da bu tek tipleşme oluşuyor. Malatya kimin umurunda, Mehmet’in hafızası kime ne kazandırır?

Yine de, şimdilik, çocukluğumdan beri değişmeyen birkaç bina var. İsimlerini zikredip nazarlara gelmelerini istemiyorum. Nasılsa kısa bir süre sonra onlar da yıkılacaklar. Kar amacını her şeyin önünde tutan tüccarlar gamsız mercilerin göz yummalarıyla tüm eski binaları yıkıp yerlerine daha karlı ve daha kişiliksiz binalar dikecekler. O zaman belki Malatya adı da gereksiz bir ayrıntıya dönüşür de kaldırılır. Birbirine benzeyen şehirler sıralamasında bir numarası olur, o kadar.

31 Mart 2022 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir