Yeryüzü İçin Adalet

Adalet yok demiştim, demeye devam ediyorum. Doğa olaylarındaki değişiklikler insanların hayatlarına mal oluyor, en azından evlerini kaybetmelerine sebep oluyor. Ülkemizde kuruyan göller var. Susuzluk daha sık konuşuluyor. Dünya üzerinde çeşitli yerlerden felaket haberleri okuyoruz. İnsan o kadar zararlı bir varlık ki, yaratılması esnasında meleklerin Rabbimize sorduğu “fesatlık çıkaracak ve kan dökecek bir canlı mı var edeceksin?” sorusunu haklı çıkarıyor her hareketiyle. Milyonlarca yıl insansız çok güzel bir şekilde yaşayan dünya, insan varlığıyla birlikte can çekişmeye başladı. Düzeni yavaş yavaş bozuluyor. Hayvan ve bitki türleri yok oluyor. Buzullar eriyerek dünyadaki denizlerin seviyesini yükseltiyor, bunun neticesinde temiz içme suyu miktarı azalıyor. Petrol türevlerinin aşırı tüketimi ortalama sıcaklığı yükseltti bir zaman gelecek hava sıcaklığı insan dâhil birçok canlıyı yok edecek.

Örnekleri çoğaltmadan demek istediğime geleyim. İnsan, adaletsizliği, üzerinde yaşadığı dünyaya karşı da gösteriyor. Herkese yetecek kadar büyük bir dünya, kaynaklarının herkese rahatlıkla yetebileceği bir dünya fakat üzerinde bir türlü yetinmeyen, hâkim olmuş fakat adaletle hükmedemeyen bir canlı: insan.

Dünyanın en büyük sorunu, kâr maksimizasyonudur. Dünyayı yöneten, kaba hesapla bin kadar şirket var ve bunların dert ettikleri tek şey daha fazla kâr etmek. Bu uğurda yaptıkları her şeyi mubah görürler ve arkalarında bıraktıkları zararlar umurlarında olmaz. Dünyanın bir köşesinde buzullar eriyormuş, erisin! Çevre kirleniyormuş, kirlensin! 6 yaşındaki çocuklar gülmeyi öğrenmeden sağlıksız koşullarda çalışmayı öğreniyor, “bu ürünün üretilmesinde çocuk işgücü kullanılmamıştır” etiketlerini kendi elleriyle yapıştırıyorlarmış ürettikleri ürünlere, olsun! Toprak zehirleniyor, bir daha üretim alınamaz hale geliyormuş, gelsin! Çölleşiyormuş, çölleşsin! Temiz içme suyu bulamayan milyarlar varmış, ölsünler! Tuvalet kullanmayan milyarlarca insan varmış dünyada ve bu yüzden oluşan salgın hastalıklar en çok çocukları etkiliyormuş, etkilesin!

Hep ben kazanayım, hep ben güçleneyim, hep ben büyüyeyim zihniyeti ile hareket etmek adaletsizliği de beraberinde getiriyor doğal olarak. Gıda şirketi belki o zehirli şeyleri yedirmese insanlara kârında o kadar büyük bir değişim olmayacak, ilaç şirketi süründüren ilaç yerine şifa vereni tercih etse yine varlığını sürdürecek büyük ihtimalle, enerji şirketi daha çevre dostu bir enerji kaynağını piyasaya sürmeye çalışsa bir miktar giriş maliyetine katlanacak ama sonunda kazanan dünya olacak. Bankaların adını bile anmıyorum. Küçücük hesaplar yüzünden bu dizginlenemez, kural koyulamaz, önünde durulamaz vahşiler dünyayı içindeki insanlarla birlikte yok oluşa sürüklüyor.

Bu yok oluşun karşısında durmaya çalışan cılız sesler var fakat kimse dikkate almıyor. Ses biraz artacak olsa kesiveriyorlar anında. Batan gemiyle birlikte vahşilerin kendileri de batıyor fakat kâr maksimizasyonu artık o kadar önemli bir konu haline gelmiş ki, hayattan da insanlıktan da önemli. Dün, dünyanın sayılı zenginleri vardı, yarın sadece şirketler olacak, şirket yöneticileri, hissedarları, politika yapıcıları. Dizginleme mekanizması olmadığı sürece vahşilik devam edecek ve bu gidişin önü alınamayacak.

Şirketlerin yerküreye yaptıklarını anlatmaya haftaya devam edeyim.

Yarın Öğretmenler günü. Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum. Öğretmenlerimiz, hakkı ve adaleti öğrettikleri, nakşettikleri sürece dünyanın ve insanlığın bir ümidi olacak.

22 Kasım 2018 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir