Vido

Kumarcı nesillerin yetişmesi yerine kuramcı nesillerin yetişmesini tercih ederdim. İki kelime arasındaki bir harf değişikliği nelere kadir, görüyorsunuz değil mi sevgili okuyucu. O zaman kumarhane dükkânlarının önünde gördüğüm o canım gençlik kütüphane önlerinde kendi ürettikleri fikirler üzerine tartışma yapıyor olurlardı. Yunanistan’ın üçüncü lig takımlarıyla İspanya’nın beşinci lig takımları arasında gidip geleceklerine Yunan filozoflarıyla Endülüs âlimlerinin düşünceleri arasındaki farkları ya da benzerlikleri konuşurlardı.  Yedisinden (pardon 18’inden) yetmişine kadar o kumarhanelerin kapılarında ömür tüketen insanlar dikkatinizi çekiyor mu? Üretme, kendine, ailesine, toplumuna ve insanlığa faydalı olmak açısından en verimli çağlarındaki o gençlerimizi görüyor musunuz? Ya da yaşlarının kemal çağına erişmiş ve elinde bir at yarışı dergisiyle dolaşan o amcaları? Hâlbuki o genç şimdi bir tezgâhın ya da bir klavyenin başında oturmuş bir şeyler üretiyor olmalı değil miydi? O amca tecrübeleriyle çevresini aydınlatıyor olmalı değil miydi? Ne yazık ki kumar illetine kendilerini kaptırmış bir şekilde ve ne yazık ki utanma duygusundan da azade olmuş bir şekilde o dükkânların civarında dolaşıyorlar ciğerin etrafındaki kediler gibi. O ciğer size nasip olmayacak ki. O haram illetten nasibiniz olsa ne olur olmasa ne olur. Yazık halimize yazık.

At yarışları, futbol iddiaları, fal okları, toto, loto, piyango, şarap, kumar, dikili taşlar… şeytan işi pisliklerden başka bir şey değiller. Eğitim sistemimiz, dini tedrisatımız ve kültürel kodlarımız bu pislikleri toplumumuzdan uzak tutacak kadar kuvvetli değil demek ki.

Eğitim sistemimiz meslek edindirme konusunda yetersiz kalıyor. Bir yaştan itibaren eğilimi ve yeteneği üniversite okuyarak meslek edinme konusunda yetersiz olan çocuklarımızın yetenekli olabilecekleri başka mesleklere yönlendirilmeleri lazım. Toplumumuzun da artık saygıyı üniversite mezunluğuna değil de meslek erbaplığına göstermesi gerekiyor. Bu şekilde dayatılan eğitim sistemi ne yazık ki lise mezunu ve eğilmek için yeterince yaş olmayan ağaçlar yetiştiriyor. Meslek edinmek için geç kalmış ve üniversite eğitimi de alamayan gençler televizyonlarda gördükleri hayatları yaşayabilmek için kumardan medet umuyorlar.

Dini tedrisatımız dinin mesajlarını yeterli seviyede veremiyor. Kumar haramdır ve dinimizce yasaklanmıştır. Ayetle de sabittir bu yasak fakat ne yazık ki toplumdaki dini eğilim ağaca çaput bağlama düzeyinden yukarılara (ki bu düzey sıfır noktasının altındadır) çıkamadığı için bu tür şeyleri garip bir cesaretle hoş görüyor, hoş karşılıyoruz. Kumarın her türlüsünün haram olduğundan bihaberiz.

Toplumsal olarak da bu tür kötü alışkanlıkları yeteri kadar kınamıyor, ayıplamıyoruz. Toplumsal birlikteliğimizin zayıflığı da bambaşka bir konu. Kumarhane kapısında duran eşimizi, dostumuzu ayıplamıyoruz. Görmezden gelip görmezden geldiğimizi belli ederek adamın yüzünü kızartmıyoruz. Kumarın zararlı bir alışkanlık olduğu, masada oynanmayıp oyun makinalarında oynansa dahi aynı şey olduğu yönünde bir düşüncemiz yok; olsa da yansıtamıyoruz.

Netice ortada sevgili dostlar. Kumarhane kapılarında ömrünü tüketen insanımız. Kuram üreteceğine, iş üreteceğine, emek vereceğine ömrünü çürüten gençlerimiz. Kendine, çevresine, toplumuna ve insanlığa faydalı olacağına zararlı olan neslimiz. Allah sonumuzu hayr etsin. Amin.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir