ümit

İnsanı ayakta tutan birkaç parça ümitten başka nedir ki? Ümitlerimiz bizi hayata bağlıyor. Sabahleyin yataklarımızdan bizi kaldıran ümitlerimizdir.


Hasta sabah yatağından o gün iyileşebilmek ümidiyle kalkıyor. Yoksul o gün karnını doyurabilmek ümidiyle. Baba, evladının mutluluğunu görmeyi ümit ediyor. Öğrenci derslerinde başarılı olmak, esnaf iyi kazanç sağlamak istiyor. Herkesin bir derdi var aslında, herkes bir şeyleri kendine dert edinmiş, derman bulmak ümidiyle yaşıyor. Bizi ayakta tutan dertlerimiz yani.
İnanı ayakta tutan dertleridir, dert ettikleridir. İnsanlık bir bakıma dertli olmaktır. Derdi olmayana insan mı denir? Dünyaya bir bakın. Ne çeşit dertler, ne çeşit ümitler var. İnsanı insan yapan dertlerinin olmasının yanında o dertlerin insanlıkla ilişkisinin miktarıdır. Derdinizin bireysellikten topluma doğru giden bir seyri var. Bu seyir içerisinde insanlığı düşünme miktarınız ne kadar fazlaysa insanlıkla olan ilişkiniz o kadar fazladır. Bir aç kendi karnını doyurmayı düşündüğü sürece bir tane insandır. Bir insan dünyasındaki açların derdini dert ettiği kadar çok insandır. Bir aç bir insan, binlerce açın derdi ile dertlenen binlerce insan.


Allah herkese bir imtihan veriyor ve bu imtihan ile imtihanı başarma kapasitesi arasındaki ilişki her insan için eşit. Allah Adil-i Mutlak olduğu için herkesin imtihanı ve başarma ihtimali eşit. Bir insan düşünün ki bu hayata gözleri görmeden ya da bir azası eksik olarak başlıyor. Bu imtihanı kendisine vereni biliyor ve isyan etmiyor. O derdi ile birlikte yaşıyor ve bu derdinden dolayı ebedi hayatını kazanmak noktasında bir ümidi var. Bir ayağı olmadan başladığı hayatını kendisine ayak vermeyene isyan etmeden sürdürüp tamamlıyor. Derdi ayaksızlık değil de imtihanı başarabilmek oluyor yani. İşte bu insanın ümidi bir gün bir ayak kazanmak değil de bir gün bu imtihanı kazanmış olarak rabbinin karşısına çıkmak. Ne güzel bir insan o insan değil mi? İşte bu ayaksız, gözsüz insan gibi bir nice insan var değişik şekilde imtihan edilen ve değişik dertlerle donatılan. Herkesin kapasitesi farklı ve imtihanı da farklı. Gözsüzlükle imtihan edilen var gözle imtihan edilen var. Hastalıkla imtihan edilen var sağlıkla imtihan edilen var.

Yoksullukla imtihan edilen var, varsıllıkla imtihan edilen var. Allah size büyük bir dert verdiyse bunun sebebi kaldırabilme kapasitesini de vermiş olmasıdır. Yatağınızdan kalkıyorken bütün insanlığın dertlerine derman olmak ümidi varsa içinizde işte o zaman derdinize şükretmeniz gerekiyor demektir. Ümitsizliğe kapılmaktansa durmaksızın çaba göstermeniz gerektir.


Fuzuli’nin en meşhur şiiri Su Kasidesi. Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam /Çeşme-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su. (Haşir günü, yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını umuyorum.) Dertlenmiş, ağlamış, ümit etmiş, çaba göstermiş bir insanın haykırışı. Benim de ümidim bu imtihan dünyasından kapasiteme verilmiş imtihanları alnımın akı ile verebilmek. Allah hepimize insanlık boyunda dertler, insanlık boyunda imtihanlar ve bununla birlikte imtihanda olma bilinci versin ki bu imtihanı yüz akıyla verebilelim.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir