Ulvi Saran ve Malatya

TRT’nin tek kanal olduğu yıllarda hava durumunda Malatya geçince sevinirdik. Ulusal medyada yer buluyor olmanın sevinciyle içimiz içimize sığmazdı. Biz de Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vilayetiydik.. Bakın bizden bahsediliyordu. Kendimizi ayrıcalıklı hissediyorduk.  Daha sonraki yıllarda da ne zaman Malatya ile ilgili bir haber duysak aynı sevinci yaşamışızdır. Malatya’da trafik kazası oldu, Malatya’da sel oldu, yangın oldu. Haber kötü bile olsa ulusal medyada bizden bahsediliyor olması varlığımızı ispatlardı bize. Bir hoş olurdu içimiz.

Bugün artık medyanın kuvveti o yıllara göre çağ atlamış durumda. Yine de bu kompleksimizden kurtulamıyoruz bir türlü. Malatya demek doğu demek, az gelişmişlik demek, ülke gündemini uzaktan takip etmek demek.

Sayın valimiz Ulvi Saran Malatya’ya geldiğinden beri algımız yavaş yavaş değişmeye başladı. Artık ulusal medyada hava durumu dışında da gündem olabiliyoruz. Bizi gündem yapan haberler kötü haberler de değil üstelik. Örneğin Film Festivali. Kim derdi ki Malatya’da bir film festivali düzenlenecek ve gelenekselleşecek. Bir Ulvi Saran projesi olan Malatya Film Festivali bu şehrin insanının da kültürel bir altyapısının olduğunu, sanattan anladığını ve desteklediğini ispat ediyor. En büyük Kristal Kayısı’yı hak eden Ulvi Saran’la beraber.

Geçen hafta kitap fuarından bahsetmiştim. Hiçbirimizin aklına gelmeyecek bir projeydi bu da. Malatya’da ulusal fuarların çoğundan daha güzel, daha profesyonel bir fuar düzenlendi. Ulvi Saran imzasını hepimiz hissettik fuarda.

Valimiz  öncülüğünde Malatya günleri düzenlendi. Şehrimizin yurt genelinde tanıtılması için ve ileride bir “marka şehir” haline gelebilmemiz için atılmış ne güzel bir adım. Bu günler boyunca Ankara’da yaşayan Malatyalı bile olmayan arkadaşlarım beni arayıp fuardan bahsettiler. Organizasyon ve tanıtım ne kadar başarılı olmuş düşünsenize.

Beydağı’nın ağaçlandırılması fikrini bir düşünün. Yıllar sonra çocuklarımıza “Buralar hep ağaçlıktı” klişesini söylemek yerine: “Buralar hep çıplaktı evladım, ta ki o vali Malatya’ya gelene kadar” diyeceğiz. Vali kabuğuna sığmıyor çünkü. Bir bakıyorsunuz Tohma’da rafting yapıyor, bir bakıyorsunuz Aslantepe müzesi için oradan çıkarılan heykellerin birebir kopyasını yaptırıyor. Türkiye’nin en uzun demiryolu köprüsünü iki katlı yaparak araç trafiğine açmayı planlıyor, dönüp okuma rekoru kırıyor sonra eski Malatya sokaklarını canlandırmak için projeler yapıyor. Sözün özü valimiz durmuyor, Malatya’mız için bizim bile aklımıza gelmeyecek bir nice faaliyeti düşünüp fiiliyata döküyor.

Malatya bizim algımıza yerleştirildiği gibi az gelişmiş bir doğu vilayeti değil. Aslantepe’ye bakın, dünyanın en eski şehir devleti. Bu topraklar medeniyetin beşiği diyebiliriz. Kültürel açıdan batı şehirlerinden hiçbir farkımız yok. Biz de okuyoruz, biz de üretiyoruz, biz de yazıyoruz. Tabiatı seviyoruz, ağaç dikme faaliyetine destek veriyoruz. Bizim de kendimize göre bir kültürümüz, tarihimiz, medeniyetimiz var. Bunları bize hatırlatan sayın valimize teşekkür ediyorum. Bu kabuğuna sığmayan aksiyon adamına Malatya küçük gelecek bir gün. O güne kadar başarılarının devamını diliyorum.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir