Üç’ün Çekilişi – Kara Kule II [Stephen King]

Stephen King’in Kara Kule serisinin ikinci kitabı Üç’ün Çizgileri. Orijinal adı “The Drawings of the Three” olsa da Üç’ün Çizgileri değil de Çekilişi olarak çevirmişler. Çeviren: Nejat Ebcioğlu, Yayınevi: Altın Kitaplar, 479 sayfa.  Kitabımızı kabaca tanıttıktan sonra konusuna geçelim. Bazı kitaplardan bahsederken, “Ben okudum, siz zahmet edip okumayın” diyesim geliyor nedense. Çok kıymetli vaktimi Osmanlı Tarihi okuyarak geçireceğime kalkıp böyle kitaplarla harcıyorum, bari bir işe yarasın değil mi? Değil tabi ki. Her kitabın bir okuyucu kitlesi vardır. Benim beğenmediğim başkası için paha biçilmezdir. Bu kitap benim tarzım değil diyebilirim sadece. Bir de artık inadımdan okumaya devam ediyorum seriyi. Sırf evde serinin 4. cildi var diye tek tek basarak, bade süzerek okuyorum birer birer. Stephen King dünya çapında çok okunan, çok satan bir yazar. Kitaplarında korku öğesinin fazla bulunması nedeniyle 2-3 tane kitabını okuduktan sonra bıraktım. Kara Kule biraz farklı olacak diye devam edeyim dedim ama Üç’ün Çizgilerinde işler sarpa sarmaya başladı benim için de. Fazla kanlı, fazla mide bulandırıcı, fazla fantastik. Frodo Baggins’in gözünü seveyim.

Kule’nin neyi ifade ettiğini anlayabilmiş değilim. Bu kitabı yazar 1986 senesinde bitirmiş. Yazdığı hemen her kitapta da bir şekilde Kule ile ilişki kurmuş. Saint Exupery’nin Kale’si aklıma geliyor ama kitabın sonunda bir Kule olacaksa Kale ile pek bir benzerliği olmayacak anlamına gelir bu. Serinin ilk kitabını anlatmıştım bir miktar. Silahşör Kara Kule’yi aramak için yola düşüyor, az gidip uz gidip der tepe düz gidiyor. Birinci cildin sonunda; karalar giyen sihirbaz ona bir şeyler söyleyip kaçıyor bir dağın başında, bir mağaranın önünde. İkinci cildin başında Silahşör/Roland kendisini kıtır kıtır yemekte olan bir dev istakozun ayaklarının altında uyanıyor. Yaratık sağ elinden üç parmak koparıp Roland’ı neredeyse komaya sokacakken silahşör kendine gelip hayvanı parçalıyor. Fakat ne yazık ki parmakları ve bacağının bir kısmını kaybetmiştir artık. Daha sonra dev ıstakozları barındıran denizin kenarından kuzeye doğru seyahat etmeye başlıyor.

Büyücü’nün kendine söylediğine göre Kule’ye yaptığı seyahatinde yanında üç kişi olacaktır. Silahşör zorla yürüyerek bir miktar ilerliyor ve birinci yoldaşını bulacağı kapıya ulaşıyor kumsalda. Bu kapı Roland’ın yaşadığı paralel evrenden bizim yaşadığımız gerçek dünyaya açılmaktadır. Rolanda önce yanına alacağı elemanın zihnine girer. Eddie adlı bu genç adam uyuşturucu müptelası ve satıcısıdır. Mafya Eddie’yi bir yerden uyuşturucu getirmesi için tutmuştur, Eddie uçakla dönmektedir memleketine ve yakalanmak üzeredir. Bunu fark eden Silahşör Eddie’nin zihnine girer ve onu durumdan haberdar eder. Üzerindeki uyuşturucu maddeleri kendi evrenine taşır ve onun polisten kurulmasına yardım eder böylelikle. Mafya patronunun yanına gittiklerinde (Roland, Eddie’nin zihninde gidiyor) işler karışır. Mafya ekibi Eddie’yi öldürmek üzeredir. Ağabeyini de öldürmüşlerdir zaten. Silahşör burada devreye girer, dünyaya geçer ve mafya üyelerini tek tek öldürür. Sonra ikisi beraber Roland’ın dünyasına dönerler.

Uzun geyik muhabbetleri, tartışmalar vs. vuku bulur aralarında. Bir yandan da yola devam ederler. Roland hasta olduğu için Eddie’nin yardımına ihtiyacı vardır. Silahlarındaki kurşunlar da bitmek üzeredir. Benim kafamı en çok kurcalayan konu da bu olmuştur. Bilgisayar oyunu oynarken bile mermilerin azalması ile kâbusa giren ben, bu kitabı okurken neler çektim bilemezsiniz. Az gidip uz gittikten sonra ikinci elemanı alacakları kapıya varırlar. İkinci yolcu 60’lı yıllarda yaşayan zenci, iki bacağı olmayan orta yaşlı bir kadındır. Çocukken kafasına tuğla düştüğü için (espri değil, cidden tuğla düşmüş) kişiliği ikiye bölünmüş bir şizofren, manyağın biri kendisini trenin önüne attığı için iki ayağı olmayan bir özürlüdür kadın. Çifte kişiliğinden Odetta olanı gayet hoş bir hanımken Detta olan manyağın önde gidenidir. Çok zengin olmasına rağmen basit şeyler aşırmak gibi de bir zevke sahiptir bu manyak olan. Bu tam bir mağazada hırsızlık yaparken yakalanmak üzereyken Roland içeri girer ve kadını kendi dünyasına çeker. Kendi dünyasına çektiği kadın Odetta olmuştur. Odetta çok iyi bir kadındır, hatta Eddie âşık olur Odetta’ya. Fakat ertesi gün bir bakarlar ki o hoş Odetta gitmiş yerine şirret, ağzı bozuk, iğrenç bir Detta gelmiş. Bu arada yine belirtmeden edemeyeceğim, ikinci kapıdan geçtikten sonra Roland ne bir tane kurşun, ne de iki tane Aspirin getirebildi öteki taraftan, bu da beni bir hayli üzdü. Hâsılı, bu Detta adlı deli Eddie ve Roland’ı öldürmeyi kafasına koymuştur. Bizimkiler hasta halleriyle bir yandan tekerlekli sandalye itip bir yandan da tetikte beklerler. Bir zamandan sonra Roland’ın takati kalmaz. Fakat üçüncü ve son kapıya çok yaklaştıklarından emindir. Eddie’ye kadını kapıya kadar götürüp sonra tekerlekli sandalye ile gelip kendini de aynı şekilde götürmesini söyler. Eddie kadını götürürken kadın Odetta haline gelir. Aralarında büyük bir aşk başlar bu hadise esnasında. Eddie kadını götürüp üçüncü kapının önüne bırakır ve ertesi gün Roland’ı almak için geri döner. Roland’ı kapıya götürdüğüne Odetta’ya raslayamaz. Kadın ikinci kişiliğine bürünmüş ve bizimkileri öldürmek için pusuya yatmıştır.

Roland Üçüncü kapıdan geçer ki ne görsün. Bu sefer 70’li yıllardadır ve üçüncü yol arkadaşı şerefsizin önde gidenidir. Birinci ciltte kendine arkadaşlık etmiş olan Jake’i bir arabanın önüne iten, Odetta’nın kafasına tuğla atıp kaçan ve Odetta’yı trenin önüne iten adam işte bu adamdır. Silahşör bunu görünce kafasında şimşekler çakar. Bu şerefsizle yola devam edemeyeceğini anlar, üçüncü kişinin kendisi olduğunu da anlar aynı zamanda. Adamın zihnine girerek önce kendine silah, memi filan alır, sonra eczaneye götürür adamı ilaç alır. Bu esnada kötü kalpli Detta, Eddie’yi bağlamış dev istakozlara yem yapmak üzeredir. Bunu fark eden Silahşör kötü adamı tren istasyonuna götürerek Detta’nın gözü önünde trenin altına atarak öldürür. Kadının içindeki karakterler boğuşmaya başlar bunun üzerine. Roland kapıdan geçer ve Eddie’yi kurtarmak için son gücüyle atılır. Kadının da içindeki savaş sona ermiştir artık ve şizofreniden kurtulmuş, iki karakterin birleşimi olan bir Susanna haline dönmüştür. Üç kişinin arasındaki sorunlar biter ve Kule’ye doğru birlikte harekete geçerler.

Biraz fazla detaylı anlattığımın farkındayım. Benim gibi düşünenler özetini okusun, kitabı okumasın istediğimden sanırım. Ben inadımdan okudum bu cildi ama muhtemelen devamını okumam.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir