Sosyoloji’nin Doğuşu

İçtima kelimesinin sözlükteki anlamı toplanmaktır. Askerliğini yapanlar daha iyi bilirler bu kelimenin toplanma/toplantı manasına geldiğini. Bu kelimeden türetilen bir kelime daha vardır ki bu da içtimaiyattır. Yani toplumbilim. Günümüzde toplumbilimin ismi daha yaygın bir şekilde sosyoloji olarak bilinmektedir.

Sosyolojinin bir bilim olarak ortaya çıkışı 18. yüzyıla kadar uzanır. Bu yüzyıla gelindiğinde o güne kadarki ilmi birikimin daha fazlası son birkaç yılda alınmıştı. Bilim ve teknoloji gelişmiş, sermaye artık dünyada söz sahibi olmaya başlamıştı. Yeni icatlar ortaya çıkmış, sanayi devrimi gerçekleşmişti. Yeni fabrikaların kurulması neticesinde şehre yoğun bir göç yaşanmış ve işçi sınıfı ortaya çıkmıştı. Şehirler kalabalıklaştı, toplumsal sorunlar bu kalabalıklaşmanın neticesinde arttı. O güne kadar rastlanan sorunları bilimsel gelişmelerin ışığında çözmeye alışkın olan sermayenin insan karşısında bilimi kullanma fikrinin ortaya çıkması da bu dönemlere denk gelir. Sermaye sahiplerinin zihninde şöyle bir düşünce oluştu: “Biz bilimi kullanarak, kömürden buharı, buhardan makineyi elde ettik. Tabiri caizse, fiziki dünyayı, bilimin çıktılarını kullanarak dize getirdik. Şimdi neden insanı bilimi kullanarak dize getirmeyelim ki?”

Bu düşünceyle ortaya çıkan sosyoloji bilimi, diğer müspet bilimlerin de metotlarını kullanarak/kullanmaya çalışarak o günden beri mesafe kat ediyor. Bu mesafe kat edişi esnasında denek olarak bizleri kullanıp kullanmadıklarını ya da ne zaman kullanıp ne zaman kullanmadıklarını kesin olarak kestirebilmemiz mümkün değil. Bana öyle geliyor ki bugünün dünyasında yaşanan birçok hadisede yukarıda zikrettiğimiz sosyoloji biliminin amaçlarına yönelik uygulamalar söz konusu. Son zamanlarda ortaya çıkan “algı yönetimi” diye bir kavram var. Algı dediğimiz şey nedir ve nasıl yönetilir diye sorulduğu zaman sosyal medya ve yaygın medyayı örnek gösterebiliriz.  Değişik enstrümanlar kullanılarak bir şekilde zihnimize sirayet edilerek “toplumsal” olanın bir parçası olmamız sağlanıyor.

Sevgili dostlar. Nazım Hikmet bir şiirinde “koyun gibisin kardeşim” diye sesleniyor bize. Garipsemeyin ama hakikat payı yok diyemiyorum çoğu zaman. Dünyanın var olan düzeni yüzyıllardır değişmedi. Sermayeyi elinde tutan güç sahipleri ve onların güvende oluşlarını sürdürmek için kullandıkları metotları var. Değişik vesilelerle dünyanın geri kalanının bu sömürü düzeninin parçası olmayı sürdürmesi için algılarımızın içine girip bizi yönlendiriyorlar. Sorgulamamamız için ellerinden geleni yapıyorlar. Bunun için yeterince paraları ve dolayısı ile kuvvetleri de mevcut. Bizler de içtima alanında toplanıp onların istedikleri şekilde durmak için çaba gösteriyoruz çaresiz.

19.11.2020 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir