Sokakta Yürüme Adabı – I

Eski kitapları çok severim. Eski kitap satan yerlerde, günümüzden 40-50 yıl evvel basılmış bir eserle karşılaşınca bayram ederim. Bir keresinde bir “Adab-ı Muaşeret” kitabına rastlamıştım, 40’lı yıllardan kalma. Günümüz Türkçesiyle, “toplum içinde nasıl davranmalı” kitabı. Eskiler ne kadar zarifmiş diyorum böyle şeylere denk gelince. Göçmen kuşları koruma derneklerinden sokaklardaki tükürüklerin üzerine kül dökme derneğine kadar akla zarar onlarca konu üzerine kafa yormuşlar ve çözüm yolları üretmişler. Topluluk içinde yaşarken uyulması gereken kuralların belirlenmesi de bu ince düşüncenin, nezaketin, zarafetin bir sonucu. Bugün her şeyi ithal ettiğimiz gibi kültürü de ithal ediyoruz. Bizim dedelerimizin nezakete zarafete kafa yorduğu çağlarda yamyamlık, eşkıyalıkla uğraşanların torunlarından kültür ithal ediyoruz. Haliyle, kaba saba şeyler oluyor aldıklarımız. Düşünceleri kaba saba, teknolojileri kaba saba, davranışları kaba saba. Bireysellik üzerine kurulan batı medeniyetinden ne beklersiniz ki? Bencillik üzerine inşa ettikleri dünyadan nezaket devşirmek ihtimali var mıdır?


Bencillik üzerine inşa edilen medeniyet dünyayı yıkıma sürüklüyor. Karbon temelli yakıtlar yüzünden atmosferdeki gazların oranı değişiyor ve bu nihayetinde dünyadaki canlı türlerinin çoğunu yok edecek, insan dahil olmak üzere. Dünyaya hâkim olan kültür, barbar Avrupalıların değil de bizim dedelerimizin kültürü olsaydı böylesi bir yıkıma müsaade etmezlerdi. Daha fazla üretmek için üzerinde yaşadıkları dünyanın yok olmasına izin vermezlerdi. Bizimkileri boş verin, Hindu’nun, Japon’un, Çinlinin dedesinin kültürü de buna izin vermezdi. Ne yazık ki hakimiyet, en bencil olan kültüre geçti. Her şeyi kullanarak sürekli üretmek, sürekli satmak, sürekli tüketmek sünnet; başkalarını sömürmek, altta kalanın canını çıkarmak vacip, bencilce tüm dünyaya sahip çıkmak ve yarını düşünmemek, yarınlarda yaşayacak olanları düşünmemek, kendinden başkasına zerrece kıymet vermemek en büyük farz. Modernizm, kapitalizm, liberalizm, falanizm, filanizm. İsimler değişik, fakat Sade bir hâdise var ortada: Vahşetler denk. Bunun sonucu olarak da günden güne dünya da ölüyor, insan da ölüyor, insanlık da.
Büyük resmi bir kenara bırakalım da küçük resme bakalım. Gündelik hayatını yaşayan ortalama bir insanın hayatında da çeşitli bencillik nüveleri bulmamız olası. Topluluk içinde yaşama kuralları yerlerini topluluğu bencilce ezme kurallarına dönüşmüş. İçinde yaşadığımız topluma nasıl faydalı olalım, nasıl daha ince düşünceler üretelim, nasıl daha fazla katkıda bulunalım diye düşünmek enayilik olarak adlandırılıyor. Göçmen kuşları düşünenler bugün yaşasalardı arkalarına teneke bağlanırdı yani. Bugünün insanı başkalarına zerre kadar saygı duymayan, umursamayan, önemsemeyen garip bir yaratığa dönüşmüş durumda. Sokakta yürürken etrafınıza bakın ya da bir yerde durup yürüyenlere bakın. Adabın, edebin olmadığını göreceksiniz.
Sokakta yürüme adabı diye lafa girdim, bakın nerelere vardık. Önemli olan sokakta düzgün yürüme değil, düzgün insan olma. Nezaketli olma, saygılı olma, başkalarına önem verme. Başkalarından kültür devşirmek yerine özkültürünü yaşatma, sürdürme. Adab-ı Muaşeret kitabı bugün yazılsaydı eminim sokakta yürümekle ilgili de bir fasıl olurdu içinde. Bu haftalık yerimi doldurdum, haftaya “sokakta yürüme adabı” ile ilgili aklıma gelenleri yazacağım. Sonra Allah nasip ederse telefonla konuşma adabından parkta oturma adabına kadar aklıma gelen Adab-ı Muaşeret ile devam edeceğim. Sevgili okur, sen de boş durma o zaman, ben yazarken aklına gelen Adab-ı Muaşeret kurallarını bana e-posta ile yolla (mehmet@dincarslan.net) seriye ekleyeyim.

26 Mart 2018 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir