Sıranı Kimseye Verme

Sıra bekleyen insan davranışları toplumun geneli ile ilgili ipucu verecek olan sosyal ortamlardan en gözlemlemeye değecek olanlarından biridir. Bugün sıra beklenilen herhangi bir yere giderseniz, katı bir ahlakçılığın, en disiplinli bir kuralcılığın hâkim olduğunu göreceksiniz. Burası bir hastane olabilir, burası bir eczane olabilir, burası bir marketteki bir ödeme kuyruğu olabilir. Örnekleri siz kafanızda çoğaltın lütfen.

Katı ahlakçılığın hâkimiyeti altındaki bu kuyrukta bekleyen insanların beyin hücrelerinde dönüp dolaşan tek bir fikir vardır: “Sıramı kaptırmamalıyım”. Bu fikir, savunulması uğruna gerekirse kan bile dökülebilecek kadar kıymetli ve kutsaldır. Sırada bekleyenler diğer insanların özelliklerinin ne olduğu bu fikri değiştirebilecek bir etmen değildir. Bir ihtiyar, bir engelli, bir hamile ya da herhangi birisi sıranın düzenini bozarsa, sırasını kaptırmamaya bir dinmiş gibi bağlanan bu insan hemen harekete geçer. Ona öğretilmiş olanı uygulamaya koyulur. “Benim sıramı alamazsın”, “bana ne kardeşim, herkes sırasını bekleyecek”, “hak neyse o”, bu tür cümleleri çoğaltma işini de siz değerli okuyuculara bırakıyorum.

Bu katı ahlakçılık sizi de zehirlemişse elimden bir şey gelmez. Bununla zehirlenenler için de elden bir şey gelmiyor zaten. Bu sıra kaptırmama dinine kökten bağlı kimselerin olay esnasında yanlarına yaklaşırsanız sizi ısırabilirler. Haklarını çiğnetmemek bir vatan vazifesinden, bir namus vazifesinden daha kutsal bir hal almıştır. Çocukluğundan itibaren dış dünyada yaşayan insanları düşman belleyen; paylaşımcılığı, diğerkâmlığı, empatiyi, nezaketi, saygıyı aptallık olarak gören; kuru bir hak anlayışına sıkı sıkıya bağlanan bu insandan başka bir şey bekleyemezsiniz zaten.

Kuru hak arama güdüsünün bir sonraki aşamada alacağı şekil başkalarının hakkına tecavüzdür. Öyle ya, hakkını bu kadar yücelten bir anlayışın başkalarının hakkını önemseyişinin ne seviyede olmasını beklersiniz ki? Hakkın çok önemli ve hatta kutsal olduğu önermesi karşıdakinin hakkının önemsiz olduğu sonucunu da içinde barındırmaktadır. “Hakkımı çiğnetmeyeyim”, “sıramı kaptırmayayım” diye başlayan düşünce silsilesi bir sonraki aşamada “onun hakkı o kadar önemli değil”, “onun sırasını alsam ne olacak” olarak evrimleşecektir.

Son olarak, son zamanlarda salgın hastalık gibi yayılan bu hak anlayışının adaletten uzak bir anlayış olduğunu vurgulamak istiyorum. Bir sırada bekliyor olmayı bir kazanım olarak gören, başka birisinin öne geçmesini de hakkına tecavüz olarak gören kişi hadiseye adalet açısından bakabilse sırayı bozan kişinin belki yaşça beklemeye müsait olmayan birisi olduğunu ya da hasta olduğunu görebilecek. Sadece haklar açısından baktığı zaman sırasının bozulmasına aşırı tepkiler veren bu kişi zaman içerisinde hak dininin mensubu haline geliyor ve yükümlülükleri ikinci plana iterek sadece haklar için yaşamaya başlıyor. Bu durum da alışkanlık haline geldiği zaman günün toplumunda olduğu gibi adaletin tesisini yavaşlatarak daha bencil nesillerin yetişmesine sebep oluyor ve toplumsal barış beklentilerimiz hep sonraki zamanlara erteleniyor.  

12.11.2019 Malatya Nethaber Linki

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir