Seyhan Erkal

Malatya haberlerinde iki paragrafla ölüm haberini vermişler: “Yalnız yaşayan yaşlı adam evinde ölü bulundu”. Bir arkadaşım internette görmüş. İsim de aynı olunca “Seyhan hoca mı yoksa?” diye mesaj attı. “Antalya’da yaşıyor,” dedim, ölümü bir süre daha kandırabilirmişim gibi. Ama işte hayat böyle kısa, ölüm böyle gelip alıveriyor her birimizi sırayla.

Seyhan Erkal, Malatya Fen Lisesi’nde 95-96 yıllarında tarih dersimize geliyordu. Fen ağırlıklı bir okulda sosyal bir derse geldiği için dersinin çok bir ağırlığı yoktu fakat kişilik olarak etkileyici bir insandı. Öğretmenlik mesleğinin çok daha saygın olduğu dönemleri çağrıştıran bir tarzı vardı. Ağırbaşlı, otoriter bir insan olduğu için iletişimini hep belirli bir saygı çerçevesinde yürütür bununla birlikte öğrencileriyle de ilgilenmeye, gördüğü sorunları gündeme getirerek bunları gidermeye çaba gösterirdi. Çok daha fazla dersi olup da daha öğrencilerinin isimlerini bile bilmeyen öğretmenlerin yanında Seyhan hocanın haftada iki saatlik dersine girdiği öğrencileri tanımaya, onlara faydalı olmaya çalışmasını takdir ederdim her zaman.

Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hocamla irtibatımı koparmamaya gayret ettim. Öğrenciliğimde bana emeği geçmiş, ders dışında da beni müspet manada yönlendirmek için nasihatler etmişti. Bazen yolda rastlaşırdık, halini hatırını sorardım. Sonraları Malatya’da bulunmamaya başladı. Bu dönemlerde de telefonla iletişimi sürdürmeye gayret ettim. Öğretmenler günlerinde bilhassa aramaya çalışıyordum uzun yıllardır.

Bir görüşmemizde yine, öğretmenlik mesleğinden bahsetti. Meslek zor ve meşakkatliydi ve fakat buna mukabil çok da getirisi olan bir meslek değildi. “Ama,” dedi “tüm meşakkatlerine rağmen, bir öğrencinin bir yerlere geldiğini gördüğün zaman dünyalar senin oluyor ve mesleğine olan sevgin artıyor.”

Benim kuşağımın çocukluk-gençlik döneminde kişilik eğitimi aile ve öğretmenler tarafından veriliyordu. Bugünkü teknoloji hâkimiyeti aile ve öğretmenleri ekranların arkasına itmiş durumda. Daha kolektif, daha genel bir eğitici olduğu için ekran, doğru kullanılırsa belki benim kuşağıma göre daha faydalı olabilir. İyi eğiticilerle karşılaştığım gibi hiç hayırla yâd etmediklerimle de karşılaştım. Ekran karşısındaki nesil olumsuz insanlarla daha az karşılaşacaklar. Benim öğrenciliğimde, öğretmenin rolü daha fazla olduğu için olumsuz örnekler de, Seyhan hoca gibi örnekler de iz bırakmış oldu hayatımda.

Hocamın vefatını teessürle öğrendim. En son geçtiğimiz öğretmenler gününde telefonla sormuştum hatırını. “Öğretmen denince aklıma siz geliyorsunuz hocam” demiştim kendisine. Hakikaten, kafamdaki öğretmen imajını oluşturan saygıdeğer bir insandı. Hayatım boyunca çok öğretmenle tanıştım. Yaşı benden küçük de olsa her öğretmene, yaptığı meslek itibariyle saygı gösterdim. Bu saygının temelinde, Seyhan hocam ve onun gibilerin mesleklerine kattığı saygınlık yatıyordu. Allah gani gani rahmet eylesin, kabri nur, mekânı cennet olsun.

19 Mart 2020 Nethaber Yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir