Çok sevgili ÖSYM.
Eminim ki başka ülkelerde de merkezi sınavlar yapan kurum ve kuruluşlar da vardır. Senin kadar insanların kaderleri üzerinde etkili midir bilmiyorum ama sen hemen hemen bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları üzerinde etkisi olan bir kuruluşsun. Ya öğrenci olarak, ya veli olarak yollarımız seninle bir yerde mutlaka kesişiyor. Bir insanın kaderinin birkaç saat süren bir sınavla belirlenebiliyor olması zihinlerimizdeki adalet anlayışına pek fazla uymuyor olsa da alternatifin olmayışı oyunu senin kurallarına göre oynamak zorunda bırakıyor bizleri. Üniversite sınavı ile başlayan tanışıklığımız KPSS, ALES, KPDS, DGS, TUS ve benzeri birçok sınavla devam ediyor. Bizim için her sınavın hayatlarımızda meydana gelecek bir istikamet değişikliği anlamına geldiğini düşünürsek; nasıl etkin bir rolünün olduğu daha iyi anlaşılır. Sen bizi bazı kurallara göre duygusuzca seçip ayırıyorsun. Bazılarımızı başarılı, bazılarımızı da başarısız kabul ediyorsun. Bize eğitim ve iş verecek kurumlar senin tarafından başarılı kabul edilenlerden olmamızı bekliyorlar. Bu yüzden biz de seni çok ciddiye alıyoruz. Yaptığın her sınava deli gibi hazırlanıyoruz. Dershanelere gidip tonla para harcamamızın lafını bile etmiyorum. Ailemizden ve sevdiklerimizden çaldığımız zamanları senin sınavlarına çalışmak için harcıyoruz. Üstüne üstlük stres denen bir illetle tanışıyoruz. Bazen sınav öncesi stresi, çoğu zaman da sınav stresi. Sonra bazen başarılı olup seviniyoruz, bazen de başarısız oluyoruz.
Sen başarısız olmak nedir bilir misin ÖSYM? Verdiğimiz onca emeğin heba olması duygusunun yanı sıra bizim için fedakarlıkta bulunan ailemizin yüzüne bakmakta çektiğimiz güçlük. İnan ki çok zor ÖSYM inan ki çok zor. Bir de çevremizdeki insanların bizim hakkımızda tembel ya da kafası çalışmıyor diye düşündüklerini tahmin ettikçe, çıldırmamak işten bile değil ÖSYM hatta bir kısmımız yavaş yavaş çıldırıyor senin sınavlarına girip çıktıkça.
Bu mektubumda senden sistemini değiştirmeni isteyecek değilim. Bir şekilde insanları kategorize etmek zorundasın ve bunu çok güzel bir şekilde yapıyorsun. İnsanların bu şekilde sınıflandırılmadığı bir düzen hayali kursak da biz, sanırım bunun için çok erken. Umarım bir gün senin sistemini hayretle hatırlayacağımız daha insani daha adil bir sistem vücut bulur. Ben bu mektubumda senden ufak bir ricada bulunacağım. Bir zamanlar sınav sorularının çalındığı gibi bir iddia ortaya atılmıştı. Hatta bu yüzden sınav iptalleri bile oldu. Bu durum medyada “kopya skandalı” diye geçti. Sen de hemen sınavlarda kopya çekilmesin diye güvenlik seviyesini kırmızıdan kızıla çıkardın. Sınava kalem, silgi getirmeyi bile yasakladın, belki içlerine kopya kağıdı saklanır diye. Fakat sevgili ÖSYM bir noktayı çok yanlış anlamışsın sen. Kopya skandalı denilince aklın hemen ilkokulda, lisede çekilen primitif kopya yöntemlerine gitmiş. Sana kopyadan bahsedenler bunu kast etmiyordu ki. Mesele sınav sorularının sınavdan önce ele geçirilip dağıtılmasıydı. Senin buna engel olman gerekiyor. Sınavda bu bahsettiğim ilkel metotlarla kopya çekmeye niyetlenen bir öğrenciyi zaten kolay kolay yakalayamayacağın gibi bu öğrencinin çekeceği kopya çok büyük bir adaletsizliğe sebep de olmaz. Esas adaletsizlik herkesin eşit şartlar atlında başlamasının gerektiği bir sınava birkaç adım hatta fersah önde başlayanların olması. Bu açıdan sevgili ÖSYM senden ricam aldığın güvenlik önlemlerinin konusunu sınav yerinden ziyade sınav soruları üzerine yoğunlaştırman. Benim üzerimi arayıp bulduğun anahtar arabamın anahtarı ve ben çok sıradan bir özgürlüğü; seyahat özgürlüğünü kullanarak kendi arabamla gitmek istiyorum sınav yerine. O cüzdanı yanımdan ayırmıyorum her an ihtiyaç duyabileceğim şeyler var içinde. Arayışını benim ceplerimden ziyade sınav kitapçıklarının güzergahı üzerinde yoğunlaştırman hem bizim içimizi daha fazla ferahlatacak hem de gözümüzdeki yerinin saygınlığı, güvenilirliği sarsılmamış olacak.
Selam eder, iyi sınavlar dilerim.
Mehmet.
