Sevgili Arsız Ölüm [Latife Tekin]

Sevgili Arsız Ölüm; Latife Tekin’in ilk kitabıymış. Yazarın hayat hikayesine şöyle bir göz gezdirince romanın otobiyografik öğeler taşıdığını düşündüm. Kayseri’nin bir köyünde doğan yazarın ailesinin İstanbul’a göçmesi ve orada yaşadıkları ile bilinmeyen bir yerdeki bir köyde doğan Dirmit’in ailesinin şehre göçmesi ve orada yaşananlar paralellik arz ediyor büyük ihtimalle.

“Dirmit’e çaputlu çalının kendisine küs olduğunu, onun yanına varıp dallarını okşamayı unuttuğunu, beline bez bağlayıp dilekte bulunmadığını söylediler. Dirmit çaputlu çalının yanına koştu. Sırtını gövdesine dayayıp altına oturdu. Çaputlu çalıyla konuştu. Entarisinin eteğini yırtıp çaputlu çalıya verdi. Dileğini diledi. Çaputlu çalı Dirmit’i kengel keven otlarına, dağlayan çiçeğine, dikenli kangala gönderdi. O gün Dirmit köyün yamacında, tarlasında ne kadar ot ağaç varsa hepsini tek tek yokladı. Üçoluk’ta yüzünü yıkadı. Sat Deresi’nden kendini suya attı. Kurbağalarla vırakladı, kamışlardan başına cin külahı ördü. Savmam’da biçilmiş merayı dolaştı. Göçmen kuşların gittiği yuvaların başında türkü çağırdı, ağıt yaktı. Tazıların sırtına binip akşama eve geldi.”

Romanın ilk kısımları ailenin oluşumu, çocukların doğup büyümeleri, köyde yaşananlar etrafında dolaşıyor. Bir de kahramanımız Dirmit. Aslında gerçek kahraman Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanındaki Ursula’yı andıran Atiye; ailenin annesi. Bir masal kahramanı gibi romana girip sonuna kadar her yerde etkisini hissettiriyor. Fakat yine de ailenin okuyanı Dirmit. Roman, Dirmit’in romanı.

“Dirmit, Seyit’in cam gibi gözlerini tavana dikip inlemesine, Mahmut’un ıslığına, Huvat’ın nağmeli nağmeli bir alçalıp bir yükselen sesine, Nuğber’in işlediği çeyizleri kat kat açıp içini çekmesine, Zekiye’nin kendi kendine konuşup durmasına, Atiye’nin tespih elinde sohurdanmasına kulağını tıkadı. O yıl da okuldan övgülü, mühürlü kağıtlar getirdi. Bir sınıf daha atlayıp eve geldi.”

“Sonunda Dirmit şiir yazmanın bir yolunu buldu. Sözcükleri tek tek kafasının içinden alıp yüreğine koydu. Yüreğini “Güp! Güp!” attıran sözcüğü hemen kâğıda yazdı. Yüreğini attırmayan sözcüğü yüreğinden çekip aldı. Dirmit o günden sonra yüreğine kul köle oldu. Yüreği ne yap dediyse onu yaptı, yüreği nereye git dediyse oraya gitti, yüreği ne dediyse onu dedi. Yüreği kafasıyla zıtlaştıysa o da zıtlaştı. Yüreği taştıysa o da taştı. Yüreği çırpındıysa o da çırpındı. Yüreğiyle birlik oldu.”

“Atiye kocasına sırtı pullu balıkları yıldız yaptığı, ben sudan geldim deyip suya taptığı günleri ne çabuk unuttuğunu sordu. Beyaz çubuklu şeytan pantolonunu sakladığını, öbür dünyaya giderken onu yanına alacağını, “İşte kocamın giydiği pantolon, bakın! Benim günahlarımın kayıtlı olduğu defterden bu pantolonun hesabını düşün,” diyeceğini duyurdu.”

“Halit yanlarına Dirmit’i çağırdı. “İçimizde bir okuyan sen varsın,” diye lafa başladı. “Annemiz ölümü arıyor biliyorsun, kız,” dedi. Ardından annesinin ölümü aradığım ama kendi anladığına göre, sorgudan sualden çekindiğini söyledi. Ondan iyi düşünüp bir akıl vermesini istedi. Dirmit önce gözlerini Halit’in yüzüne dikti, sonra Huvat’a çevirdi, “Bu kadının hiç korkusuz günü olmayacak mı bu dünyada!” dedi. Başını yere indirdi. Bir an daldı. “Annemin yazısını alnına Allah yazmadı mı?” diye sorup başını kaldırdı. Huvat, “Sorduğun sorulacak bir soru mu, kız!” diye terslendi. “Kim yazdı ya!” dedi. Dirmit öyleyse annesinin korku çekmesinin gereksiz olduğunu söyledi. “Sen yazdın, ben de senin yazdığını okuyup gezdim, ne sorgusuymuş şimdi bu diye, annem ona bir sorsun,” dedi.”

Masalsı bir roman, dediğim gibi, Yüzyıllık Yalnızlık havası var biraz. Bütün köyü kaplayan otlar, ortalıkta dolaşan cinler, ara sıra gelip Atiye ile pazarlık eden ölüm meleği… Nasıl okundu nasıl bitti fark edilmeyecek kitaplardan. 1983 yılında yayınlanmış, yazar henüz 26 yaşındayken yazmış ve daha erken yazılsaymış olurmuş. Benim de okumam 2017 yılına denk geldi. 1983 yılında okuma yazma bilmiyordum fakat diğer yıllar için mazeretim yok. Sağ olsun Latife Tekin. Teşekkürler İletişim.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir