Semerkant [Amin Maalouf]

Amin Maalouf‘u okumaktan niye vazgeçtim diye düşünüp durdum Semerkant’ı yıllar sonra tekrar okurken. Bir zamanlar favori yazarımdı. Yaz günü, uzun sürmüş bir susuzluktan çıkar gibi kaybolur giderdim kitaplarının içinde. Semerkant’ı yeniden okurken eskisi gibi kendimi kaybetmedim ama yine de güzeldi. Severek yaptığım bir yeniden okuma. Teşekkürler Yapı Kredi Yayınları, Esin Talu Çelikkan, Ömer Hayyam, Nizamülmülk ve diğerleri.

“Ben, imanı Yargı korkusu, duası da secde etmek olanlardan değilim. Nasıl mı dua ederim? Güle bakarım, yıldızlara bakarım, yaratılışın güzelliğine hayran kalırım, Yaradan’ın en büyük, en güzel eseri olan insana, bilgiye açlık duyan beynine, sevgiye susamış olan yüreğine, duyularına, uyanışmış ya da doyuma ulaşmış tüm duyularına hayranlık duyarım.”

“Adam, “Burada kalabilirsin” dedi. “İster bir gece, ister bir mevsim. Yatacak ve yiyecek bulursun. Katırın için de ot bulursun.” Kaç para vereceğimi sorduğumda, “Sen burada efendimin konuğusun” dedi. “Bunca cömert, konuksever Efendin nerede, gidip ona teşekkür edeyim” dedim. “Efendim öleli yedi yıl oluyor. Bana, Semerkant’a gelen yolculara sarf etmem için gerekli parayı bıraktı” dedi. İyiliklerini anlatmam için, Efendinin adını söyle dediğimde, “Şükranını Yüce Tanrı’ya yönelt. Kimin için kendisine şükredildiğini bilir” dedi.“

“Daha nice kent, İslam ülkesinin en konuksever kenti olduğunu iddia eder. Ama bu sıfatı sadece Semerkant hak eder. Bildiğim kadarı ile, bugüne kadar hiçbir yolcu, yatacak ve yiyecek parası vermemiştir. Yolculara ya da yoksullara yardım edebilmek için iflas etmiş nice aile tanırım. Ama tek bir gün övündüklerini duyamazsın. Sokak başlarında gördüğün çeşmeler, gelen geçenin su içmesi için yaptırılmıştır. Kimi tuğladan, kimi çiniden, kimi bakırdan iki bin çeşme vardır, hepsi Semerkant’lıların armağanıdır. Bir teki bile, teşekkür alacağım diye, üzerine adını yazdırmamıştır.”

 “Dört kent var ki, isyan yıldızı altında doğmuş. Bunlar Semerkant, Mekke, Şam ve Palermo’dur. Bu kentlerin insanları, zorla olmadıkça asla yöneticilerine baş eğmemişler, adaletin kılıcı olmadıkça asla doğru yoldan gitmemişler. “

 “Beni sana getiren yoksulluk muydu?

İstekleri basitse, kimse yoksul değil.

Dürüstü ve özgürü onurlandırabiliyorsan,

Beklediğim, onur vermen, başka bir şey değil.”

 “Ömer, eğer şarabı sulandırmak denilebilirse, uzlaşmacı, minnet dolu bir tavır takındı. Bu konuşmayı izleyen aylarda, küp denklemleri ile ilgili ciddi bir eser yazmaya koyuldu. Bu cebirsel denklemin bilinmeyenine, Arapça şey diyordu. Bu sözcük İspanyolca yapıtlarda Xay diye yazıldığından, zamanla X biçimi alacak ve bilinmeyeni göstermekte kullanılan evrensel X harfine dönüşecekti.”

“Zaman zaman bu dünyada bir adam kalkar,

Şişinerek: işte buradayım! der.

Kısa bir düş boyunca sürer zaferi,

Ölüm gelmiştir bile ve: işte buradayım! der.”

 “Ona de ki: Yönetmek için gerekli olan nitelikler ile, iş başına gelmek için gerekli olan nitelikler arasında fark vardır. İşleri iyi yönetmek için, kendi işlerini unutup sadece başkalarına, özellikle en yoksul olanlara bakacaksın; iktidara gelmek içinse, insanların en aç gözlüsü, en bencili, kendi dostlarının bile gözünün yaşına bakmayanı olacaksın. Ben ise kimseyi incitemem!”

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir