Sarı Benizli Adam [Abdullah Ziya Kozanoğlu]

Sarı Benizli Adam beni çocukluğuma götürdü. Aptullah Ziya Kozanoğlu’nun romanı 171 sayfa. İlk okuduğumda henüz çift haneli yaşlarıma geçmemiştim. O zamanlar benim için çok enteresan olan kitabı bugün okuyunca aynı duyguları hissedemedim tabi ki. O zamanlar beniz kelimesinin ne anlama geldiğini dahi bilmeden okumuştum kitabı. Şimdi ise aradan geçen yirmi küsur senenin edinimleri ışığında yeniden yorumlamak durumunda kaldım kitabı.

Önce yazardan bahsedelim. Aptullah Ziya Kozanoğlu’nun ilk kitabı olan Kızıl Tuğ cumhuriyetimiz ile yaşıt. Kozanoğlu cumhuriyet dönemi yazarıdır diyebiliriz. Edebi olarak çok kıymetli olmadığı için eserler, öyle ansiklopedilere, internet bilgi kaynaklarına sokmamışlar yazarını. Fakat bir dönemlerin çok satan kitapları olduğu için birkaç nesli hikâyeleri ile büyütmüştür. Cemil Meriç; Kozanoğlu için Zevaco’nun talebesi diyor. Bu konuda Meriç’le hemfikir olmamak mümkün değil -ki ben de Pardayyanlarına hayran olduğum Zevaco’yu edebi olarak değerlendirmem. Hatta bazı kitaplarında Zevaco’nun kitaplarını karbon kâğıdıyla çoğalttığını hissetmişimdir. Ana hatları doğru olsa da gerçekle uyuşmayan çok şey olur kitaplarda. Sarı Benizli Adam’da normalde Çelebi Mehmet kardeşi Musa’yı Süleyman Çelebi’nin üzerine gönderirken; Kozanoğlu Çelebi Mustafa’yı devreye sokuyor, Yıldırım’ın gizli hazinesini bulup Mustafa vasıtası ile Musa’ya veriyor.

Kitaba geçmeden önce aklımda kaldığı kadar yazardan biraz daha bahsedeyim. Kozanoğlu’nun asıl mesleği mimarlık. Maceralı bir öğrencilik hayatı var. Okuldan atılmalar filan. Geçimini sağlamak için karikatürler çiziyor, sanırım bir iddialaşma sonucu 1923 senesinde bir gecede Kızıl Tuğ romanını yazıyor. Hayranlarının çoğu en güzel kitabı olduğu konusunda hemfikirdir. Cüneyt Arkın’ın oynadığı, Kozanoğlu senaryolu birçok filmden birinin de senaryosu olmuştur bu kitap. Kitabın gördüğü ilgi üzerine yazmaya devam ediyor. Öztürkçe kelimeleri çok kullanmasından Türkçü bir yapısı olduğu anlaşılıyor. Bektaşilikten de çokça bahseder kahramanları. Bu konuda da sempatisi olduğunu düşünüyorum. Adana’da bir müddet çalışmış ama aslen nereli bilmiyorum. Doğruluğundan emin değilim ama Boğaziçi üniversitesinde ders anlatan ve ikiz kardeş olan iki profesörün onun kızları olduğu söyleniyordu. Seyhan Tuğcu ve Ceyhan Koçak. Derslerle çok ilgili olmadığım için iki hocadan da ders almama rağmen cesaret edip soramamıştım aslını. Adana ile alakayı doğruluyor ama Seyhan ve Ceyhan adları. Bir süre de Beşiktaş Kulübünün başkanlığını yaptığını düşünürsek ne kadar çok yönlü bir insan olduğu anlaşılıyor. 60’lı yıllarda vefat ediyor Kozanoğlu. Benim ve sanırım tüm okurlarının düşünce dünyasında çok güzel bir yeri vardır.

Gelelim Sarı Benizli Adam’a. Sarı Benizli esasında Yıldırım’ın oğullarından Mustafa Çelebi’dir. Savaştan sonra Timur’un elinden kaçan Mustafa taht kavgalarına bulaşmak istemez ve başka bir isimle Bizans İstanbulunda yaşamaya başlar. Fakat başına buyrukluğu, kavgacılığı, çapkınlığı müsaade etmez kendi başına kalmasına. Bir şekilde bulaşır taht kavgalarına. Yıldırım’ın kayıp hazinesinin yerini keşfeder. En sevdiği kardeşi Musa’ya teslim eder hazineyi. Musa savaşta yenilince tekrar yardımına koşar ve ağabeyi Süleyman Çelebi’yi mağlup etmesine yardım eder. Musa’nın ölümünden sonra da uzak bir yere gider, sevdiği kadınla evlenir ve çiftçilik yapar. Kitabın son bölümlerinde tekrar taht kavgasına bulaşmasından bahsedilir ama esas hikâye yukarıda yazdığım konuyu işler. Daha sonra bir ara bu Fetret Devri’ni uzun uzun yazmaya niyetim var. Gerçekten de ilginç ve trajik bir dönemi Osmanlı’nın. Kitap tabi ki bazı kısımlarını almış sadece. Bir iki saatte bitecek, hoş vakit geçirmek için ideal bir kitap. Kozanoğlu’nun tüm diğer kitapları gibi.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir