Sana Kırmızı Yanıyor

Yaya geçidindeki kırmızı ışığın yeşile dönmesine üç saniye kadar zaman kalmış. Bu esnada iki yüz metre kadar soldan bir vaveyla kopuyor. Yarışın son aşamasındaki otomobil kocaman harflerle “FINISH” yazan o brandayı delip geçmek için arabanın gaz pedalına sonuna kadar bastırmış, acaba bir milimetre daha yer var mı dercesine tüm ağırlığını da sağ ayağına vermiş ki biraz daha hızlansın. Kul yapımı araba bu kadar yüklenmeye tepki veriyor illa ki. Bas bas bağırıyor. Yola inmiş olan yayalar tekrar kaldırımın güvenli yüksekliğine dönüyorlar. Geçiş hakkı güçlü olanın. Motorun yoksa, beygirin yoksa, olanlarla kapışmayacaksın. Nihayetinde otomobil bağıra bağıra geçiyor yaya geçidini. Yayaların göremediği bir uzaklıkta şampanyalar patlatılacak, madalyalar verilecek. Neymiş, beyefendi yirmi saniye beklememiş.

Aynı yaya geçidinde standart bir günde, benzeri onlarca durum yaşanıyor. Işığın varlığına bile aldırış etmeden yola atlayan yayalar mı dersin, son çare olarak yaya geçidinin ortasında durmak zorunda kalan araçlar mı dersin. Bir kamera ile bütün gün kayıt altına alınsa toplumun durumuyla ilgili çok güzel bir harita çıkarılabilir. Bu harita yaya-sürücü barışının nasıl sağlanacağı konusunda fikir verebilir toplum mühendislerimize.

Toplum mühendisi demişken, sırf daha karizmatik olsun diye söyledim. Yok bizde öyle toplum mühendisi filan. Bizdeki idare eden-edilen sınıfları en güzel şekilde çobana ve sürüye benzetebiliriz. Memleketimizin idarecileri hadiselere kuşbakışı bakmaktan boyun fıtığı oldular. Sürekli gökyüzüne çıkıp âlemi seyrettikleri için yere inip âlemin aslında ne halde olduğunu göremiyorlar. Ayrıntılar hakkında fikri olmayan insanlar tarafından yönetiliyoruz. Toplu taşıma kullanmayan birisinin, şehrin toplu taşıma stratejisini belirleyip uygulaması; kullanım kılavuzuna bakarak araba kullanmaya çalışan adamın durumuna benzer. Ayrıntılara hâkim olmak lazım. Hayat sadece teoriden ibaret değil. Teori olmadan pratik olmaz lakin pratiğin nasıl olacağını algılayamayan zihinlerin teori üretmesi kadar saçma bir şey olamaz.

Toplumsal barışın sağlanmasının yolu önce yaya-sürücü barışının sağlanmasından geçer. İnsanların daha huzurlu bir şekilde bir arada yaşayabilmeleri için idareci sınıfların, idareciler sınıfına geçmelerini müteakip halkla ilişkilerini kesme eğilimlerini terk edip halkla daha fazla kaynaşmaları ve hatta ütopik dahi olsa farklılaşmamaları gerekir. Yaya geçidindeki bir yayayı, henüz kendisine kırmızı yanarken yolun ortasına atan nedeni bulmak, yirmi saniye beklememek uğruna tehlikeli bir şekilde insanların yürüdüğü bir yola otomobille dalmanın altında yatan sebebi araştırmak insanların “dünya insanı” olma yolunda nerede takılıp kaldığının cevabını da verir. Bütün bu cevaplar bir araya toplandığı vakit, dert edenler için, memleketin bir çok sorununun da çözüm yolları bulunmuş olur.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan