Rüzgar

İnsan rüzgâr bekliyor. Gemiler hareket etmek için rüzgâr bekliyor. Çiftçi rüzgâr bekliyor; olgunlaşmakta olan buğdayın polenleri tarladan tarlaya yayılsın diye. Eskiden harman yerlerinde de rüzgârı beklerdi çiftçiler. Yel değirmenleri rüzgâr bekliyor. Son yıllarda yapılan rüzgâr panelleri rüzgâr bekliyor elektrik üretmek için. Bunların dışında yeni işlere başlamak, yeni başarılar kazanmak için de rüzgâr bekler insan. Her yeni atılım rüzgârı arkaya alma işidir. Siyasi partiler rüzgârı arkalarına aldıklarında iktidara yürüyorlar, tüccarlar iyi bir rüzgâr yakalayınca kar etmeye başlıyorlar. İnsan inkişafını iyi bir rüzgârla daha da ileriye götürüyor. 

      Kent konseyinin hazırlayıp dağıttığı Malatya takviminin 27 Mart tarihli yaprağını koparıp arkasına  bakınca şaşırdım-duygulandım. Mehmet Turhan Akyol’dan bahsediyordu bir takvim yaprağına sığacak ölçüde. Kişisel gelişimimde önemli bir yere sahip olan bu insanı bu vesileyle bir kere daha hayırla yâd etmiş oldum. Kısa bir süre için 94 senesinin böyle bir Nisan ayına geri döndüm. Bir Cumartesi günü evden çıkıyor Kışla caddesine doğru yürüyorum. Turhan Akyol; Caddenin ortalarına doğru, şimdi ticarethane olmuş bir dükkânında oturmuş, birkaç ihtiyarla sohbet ediyor. Selam verip içeriye giriyorum. “Gel Muhammed gel” diyor. “Ben bu ihtiyarların muhabbetini sevmiyorum, ben gençleri seviyorum” diyor. Sonradan öğrendiğim kadarıyla birçok gencin yetişmesine maddi olsun manevi olsun destek veriyor hayatı boyunca. “Senin ismini ben koydum Muhammed” diyor; “taş ismi, kaya ismi koymadım, Muhammed koydum. Bu ismin kıymetini bil tamam mı?” diyor. “Tamam” diyorum. “Namaz kılıyor musun bakalım?” diye soruyor. Ortaokul yıllarım, yeni yeni başlamışım namaz kılmaya. “Kılıyorum” diye cevaplıyorum, gözleri parlıyor. “Kur’an da öğrenelim o zaman” diyor. “Öğrenelim” diyorum, daha da bir seviniyor. Sonradan tekrar görüşüp Kur’an öğrenmeye başlamak üzere sözleşip ayrılıyoruz. Ben küçük bir defter getireceğim, o da evden Elifba getirecek. 

     Birkaç adım yürüyüp pasajdan içeriye giriyorum. Akyol pasajı; altta da bir mescit yaptırmış Turhan Akyol, sabah namazlarını orada kıldığını söylemişti, diğer vakitlere de geliyordur elbet. Sonradan Ahmediye Camisinin temelini attığı günü hatırlıyorum. Çocuk zamanlarımda etraflıca düşünememiştim ama bugün düşününce telkinlerinin de hep aynı doğrultuda olduğunu fark ediyorum. Namaz kıl, ilim öğren, Kur’an oku… 

     Pasajda bir kitapçı var. Girip Arif Nihat Asya’nın Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor kitabını satın alıyorum. Halen kitaplığımda duruyor kitap, baktığım zaman benim de rüzgârımı aldığım o günü hatırlıyorum belki benim gibi nicesinin aldığı gibi. 

     Bir takvim yaprağıyla da olsa geçmişimizde kalmış, bugünümüze iz bırakmış insanları hatırlamak ne kadar güzel. Malatya ile ilgili şahsiyetlerden bahsederken hep şarkıcılar, türkücüler akla geliyor. Bir şarkıcıyı hatırlamayı bıraksak bir şey kaybetmiş olmayız, eşkili köfteyi yemeyi de yapmayı da şehir olarak terk etsek bize bir zararı dokunmaz. Bugünümüze etkisi olan, vefatının üzerinden on beş sene geçmesine rağmen rüzgarının etkisini halen hissettiğimiz Turhan Akyol gibi müstesna bir şahsiyeti bugün hayırla yad ediyor olmamız ise bizler için bir vefa borcudur. Bu takvim çalışmasıyla bu vefa ve en azından bir Fatiha borcunu hatırlatan Kent Konseyi’ne teşekkür ediyorum.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir