Rüzgar Gibi Çıkarlar

Geçtiğimiz haftalarda gündemimizi bir miktar meşgul eden bir olaydan bahsetmek istiyorum. Bir genç, son model otomobiliyle, son model olmayan bir otomobille görev yapmakta olan bir polis otosuna, olmayacak bir şekilde çarparak bir polisimizin vefatına birinin de yaralanmasına sebep oldu. Gencin otomobili o kadar kuvvetliydi ki, kırmızı ışıkta beklememek için karşı şeride geçti, aniden süratlenip bekleyen polis otosuna vurdu. Çıkması hata, vurması hata, alkollü olarak trafikte olması hata… İşin vahimi aynı kişinin daha önce de benzeri vukuatlar işlemiş ve bunlardan dolayı ceza almamış yahut aldığı cezaların caydırıcı olmamış olması. Akabinde de zaten birkaç ay hapis cezası çektikten sonra serbest bırakıldı. Umarım bir can almış olmak akıllanmasına vesile olmuştur. Burada esas soru şu: Biz her hata yapma potansiyeli yüksek insanın akıllanması için bir can verebilecek durumda mıyız?

Bir can nasıl yetişiyor bu ülkede? Bir polis, maddi durumu yeterli olsa polislik gibi zor bir vazife seçeceğine daha kolay bir meslek seçecekken maddi şartlar nedeniyle bu mesleği tercih etmiş bir insan. Dünya kadar eğitim almış, kendisi için emek çekilmiş, ailesi olan, çocukları olan bir insan. Birinin eşi, bir başkasının babası… Bir kişinin ibret alması için (o da aldıysa) canını veren bir insan. İnsan hayatı bu kadar ucuz bizim ülkemizde.

Adaletin tecelli etmesi hepimizin ortak dileğidir diye düşünüyorum. Adaletin tecelli etmesi hepimiz için gereklidir zira o polisin yerinde herhangi birimiz olabilir. Ülkemizde adalet doğru bir şekilde tecelli ediyor olsa idi o araç sürücüsü o hareketi yapmazdan evvel iki kere düşünecekti belki. Şimdi hiçbir araç sürücüsü araç kullanırken iki kere düşünmeyecek zira katlettiği-katledeceği kimse devletin görevli polisi bile olsa birkaç ay yatıp çıkacağını düşünecek. Sonra da trafik de bildiğiniz gibi diğer suç potansiyeli olan alanlar da.

Devletin adalet sistematiğini caydırıcılık ve önlem üzerine kurması gerekiyor. Testi kırılmadan önce gerekli tedbirleri alması öncelikli olmalı. Trafik sadece bir örnek fakat trafik üzerinden gidelim. Malatya özelinde, sokağa çıktığınız zaman gördüğünüz tehlikeli davranışları eminim tüm Türkiye’de görebilirsiniz. Trafik kurallarına asla uymayan minibüs sürücüleri, çok ağır yüklerle çok yüksek sürat yapan kamyon sürücüleri, yine trafik kuralları kavramı olmayan belediye logolu araçlar, toplu taşıma araçları, ticari taksiler… Her gün onlarca kural ihlalini önleyici tedbirlerin olmayışına güvenerek yapıyorlar. Gerekli eğitimden geçmemişler, hiçbir ikaza maruz kalmamışlar, insan hayatının değeri hakkında hiçbir fikirleri olmadığı gibi hareketlerinin neticesinde olabilecekleri de umursamıyorlar. Aynı insanlar her gün sonunda ölüm, yaralanma, sakatlanma olan trafik suçlarına karışıyorlar. Bundan sonra da ceza sisteminin caydırıcı olmaması giriyor devreye. Ceza sistemi caydırıcı olmadığı için bu insanların al(ma)dıkları cezalar ne kendileri için ne de başkaları için caydırıcı olabiliyor. Nasıl olsa ölümlü bir kazaya sebep olan bile 7-8 ay hapis yatıp tekrar dışarıya çıkabilir. Bu durumda ceza neden caydırıcı olsun ki. Bilakis ceza sistemi caydırıcı değil adeta teşvik edici. Siz suç işleyin nasıl olsa cezası yok der gibi.

Sevgili dostlar. Durum böyleyken gazetelerden her gün benzeri acı haberleri okumanız sıradanlaşıyor. O yüzden sizlere tavsiyem dikkatli olun. Mümkünse evinizden dışarıya çıkmayın. Çıkıyorsanız da trafikten uzak durun. Başınıza bir şey gelirse sorumluluk yine size ait olacak neticede. Ölen öldüğüyle kalacak, öldüren hadiseden ders almışsa ne ala, almamışsa da artık bir dahakinde alır ümidinde olmaktan başka çaresi olmayacak kalanların.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir