Ruhların Yolculuğu [Michael Newton]

Ruhların Yolculuğu, insanoğlunun, dünya denen bilinmezlikler denizine ilk gelişinden itibaren cevabını aradığı sorunun cevabını arayan kitaplardan birisi: Öldükten sonra ne oluyor? Bu soruya çeşitli ekollerin verdiği çeşitli cevaplar var fakat gidip de gelen olmadığı için hiç birinin kesinliği yok. Bunun da kesinliği yok tabi. Yazarın, hipnoz altında görüştüğü deneklerden edindiği bilgilere dayanıyor.

Ben de merak ediyorum, öldükten sonra ne olacağını. Müslüman olmam hasebiyle kabirden geçip kıyametten sonra da hesaba çekileceğime inanıyorum fakat detaylar dini metinler tarafından da yeterince verilmemiş. Verenlerinse kaynakları muteber değil. Bu kitapta kaynaklar dini metinlere ve diğer ekollerin fikirlerine göre biraz daha mantıklı bir temel üzerine oturtulmaya çalışılmış. Kişilerin başlarından geçen, ölüme yaklaşma hallerini, bilinçaltına inerek dışarıya çıkarmış yazar.

Detaylara geçmeden elimdeki kitaptan bahsedeyim. Elimde Dr. Michal Newton’un (Michael Duff Newton) 2015’te Bilyay Yayıncılık tarafından basılan bir baskısı var “Ruhların Yolculuğu”nun. Çevirisini Rengin Ekiz yapmış. Kitabın iddiası ruhların sürekli bir döngü halinde olduğu. Bunun için de ispat yöntemi şahit gösterme. Kitabı yazmadan önce onlarca deneği ipnotize etmiş (ben hipnotize derdim ama kitapta ipnotize kullanılıyor) ve kendi regresyon (geriye götürme) tekniğini geliştirmiş. Ortaya da bu kitap çıkmış. Kitabı yayınlayan Bilyay yayınları da 50’li yıllarda ruh üzerine araştırmalarıyla ün kazanmış Bedri Ruhselman’ın kurucusu olduğu Bilyay vakfına ait. Vakıf, 1960 yılından beri “Ruh ve Madde” adlı bir dergi basıyor aynı zamanda.

Kitabın, sanırım yazar tarafından yazılmış uzunca önsözünde bir cümle dikkatimi çekti: “Yeryüzünde tüm yaratılmışların arasında, yalnızca insanların normal yaşam sürmek için ölüm korkusunu bastırmak zorunda olmaları bir paradokstur.” İnsan, yaşı ilerledikçe ölümün kişiliğinin sonu olması korkusuyla daha fazla yüzleşmeye başlar. İçinden gelen bir his, ruhunun daha kuvvetli, ölümsüz olduğunu fısıldar durur.

Kitap 15 bölümden oluşuyor. Her bölümde değişik deneklerle yapılmış hipnoz seanslarının kayıtları var. Bunları okurken aklıma dünya tarihinin hipnozla yeniden yazılıp doğrusunun ortaya koyulabileceği geldi. Malum, tarihi galipler yazar. Dünya tarihi de bütün kaynaklarına rağmen çoğu konuda gerçekliği tartışmalı bir disiplindir. Bu kadar şahidin hipnotize edilmesiyle bütün gölgede kalmış gerçekler ortaya çıkarılabilir. Her neyse. Kitabın birinci bölümü “Ölüm ve Ayrılış” burada, deneklerin önceki hayatlarındaki ölüm anları anlatılmış. Yeri gelmişken söyleyeyim, hipnoz halindeki insanların önceki hayatları ortaya çıkıyor yani kitabın ana fikirlerinden birisi reenkarnasyon. Denekler ilk bölümde ölüyorlar ve ölümü hemen kabulleniyorlar alışkın bir şekilde. İkinci bölümde ruh dünyasına girişten bahsediliyor. Deneklerin anlattıklarına göre bu durum, bedensiz ruhların kendi evlerine dönüşleri gibi bir deneyim. Tabi bu ruhtan ruha değişen bir durum. Bazı ruhlar fazla gelişkin olduğu için çok hızlı adapte oluyorlar yeni durumlarına. Acemi ruhlar için durum biraz daha farklı. Ruh, bir tünele giriyor, beyaz ışıklar arasında müzik sesleri eşliğinde ilerleyerek rehberi ile buluşuyor. Rehber, giriş kapısında bekleyerek bedenden yeni ayrılmış ruha mihmandarlık yapan başka bir ruh. Fakat çok hayat yaşamış ruhların rehbere filan ihtiyaçları yok. Alıştıkları için çok rahat hareket edebiliyorlar.

Yerine yerleşmemiş ruhlar bir müddet dünyayı meşgul edebiliyorlar. Bunlar hasarlı ruhlar. Dünyada çok azap çekmiş ya da çektirmiş olanlar. Daha sonra herkes bir şekilde ruhlar âlemine geçiyor. Kimisi, rehber ihtiyacı gibi oryantasyona da ihtiyaç duyuyor. İleri seviye ruhlarda böyle bir ihtiyaç yok. Uluslararası havaalanı karışıklığında bir yere gittikten sonra ruhlar yerleştirme yerine gidip orada başka ruhlarla belirli bir eğitimden geçiyorlar.

Sekizinci bölümde detaylıca işlenen rehberler konusu oldukça ilginç. Denekler, değişik hayatlarında kendilerine karşı iyi davranan, yönlendiren, manevi olarak doyuran insanlarla karşılaşıyorlar. Bu rehberler aile bireyi de olabiliyor arkadaş da. Bir denekle yapılan hipnoz seansında rehberin, oğlu olduğu ortaya çıkıyor. Aynı kişi, değişik hayatlar boyunca değişik rollerde rehberlik ediyor insana.

“Benim inancıma göre bugün yeryüzünde insan bedenlerini işgal eden ruhların neredeyse üçte ikisi hala gelişimin erken dönemlerindedir. Bunun cesaret kırıcı bir bildirim olduğunu biliyorum, çünkü bu, insan nüfusunun çoğunluğunun eğitimlerinin alt basamaklarında işlev yaptığı anlamına gelir. Ancak, her taraftan negatif kültürel anlaşmazlık ve şiddetle kuşatılmış dünya nüfusunu düşündüğüm zaman, yeryüzündeki alt düzey ruhların yüksek oranıyla ilgili görüşümü değiştirme eğilimine giremiyorum. Bununla beraber, her yüzyılın tüm insanlara farkındalıkta bir ilerleme getirdiği düşüncesindeyim.”

Böylelikle ruhları seviyelere ayırıyor yazar. Yeni başlayan ruh, orta düzeydeki ruh ve ileri düzeydeki ruh olarak. Her biri dünyaya defalarca gelerek değişiyor, olgunlaşıyorlar. Negatif insan özelliklerini poizitife çeviriyorlar. Kötülük, bağnazlık, kıskançlık gibi özellikler olgunlaştıkça iyiliğe, paylaşımcılığa evriliyor.

“Deneği 30.000 yıl kadar önce Taş Devri kültüründeki bir CroMagnon adamı olduğu ilk hayatından başlayarak hızlı bir şekilde bir dizi erken hayata götürerek işe başladım. Zaman içinde ileri doğru gittikçe, normal kabile entegrasyonunun tersine onda devamlı olarak bir yalnız kurt davranış kalıbı dikkatimi çekti. Denek M.Ö. 3000′ den M.Ö. 500′ e kadar Orta Doğu’ da ilk şehir devletlerinin kurulması sırasında Sümer, Babil ve Mısır kültürlerinde belli hayatlar yaşamıştı. Bununla beraber, bir kadın olarak yaşadığı hayatlarda bile çocuk sahibi olmamak dâhil aile bağlarından uzak durmuştu. Bir erkek olarak ise göçebeliği tercih ettiği görülüyordu.”

Kitabın onuncu bölümünde, kafama takılan bir sorunun cevabına rastladım. Matematiksel olarak reenkarnasyonun imkânsız bir şey olacağını düşünüyordum zira nüfus sürekli artıyor. İster istemez sürekli yeni ruhların gelmesi gerekiyor. Fakat kitapta ruhların tekrar tekrar dünyaya gelerek olgunlaşmasından bahsediyor. Matematik olarak bazı ruhlar sürekli olgunlaşırken bazı yeni ruhların hiç olgunlaşma fırsatı olamayacak. Hele ki dünyanın, insanlar açısından bir yıkıma doğru hızla ilerlediği düşünülürse. Onuncu bölümde bir ruhun aynı anda birkaç hayat birden yaşayabileceğini anlatarak kendi mantık silsilesini doğrulamış oluyor yazar. Bu bölümde ayrıca yeni bir bilgiyle daha tanışıyoruz. Uzayın derinliklerinde bir yerde, iki yaşamı arasında beklemekte olan ruhların dinlenmesi için dünyadan daha büyük, daha soğuk ve daha fazla karasal alana sahip bir gezegen var. Burada ruhlar eğlence ve dinlence amaçlı yaratımlarla uğraşıyorlar.

İleri düzeydeki ruhları incelerken değişik bir durumla karşılaşıyor yazar. Çok denek bulamıyor tabi ki ileri düzeyde zira bu türlü ruhlarla tanışabilmesi çok zor. İleri düzey bir ruh psikolojik problemi olmayan bir ruhtur ve bir psikoterapiste gitmez. Yakalayabildiği deneklerden biriyle uzun bir seansa girişiyor. Bu ruh yüz binlerce yıldır dünyaya gelip gittiği için evrimle ilgili de doneler veriyor yazara. İlgili denekle hipnoz seansı yaparken onun rehberine de canlı bağlanıyor seansın bir yerinde:

“Kumara, Thece aracılığıyla seninle görüşmeme izin ver. Benim bu çalışmam iyi niyetlidir. Öğrencini sorgulayarak iyileştirme bilgimi zenginleştirmek ve insanları içlerinde hazır bekleyen daha yüksek yaratıcı güce yakınlaştırmak istiyorum. Benim asıl misyonum kişilere ruhlarının doğası ve ruhsal vatanları hakkında bir anlayış sunarak ölüm korkusunu alt etmektir. Bu gayretimde bana yardımcı olur musun?”

Ruh, dünyada değilken çok mutlu. Dünyaya geri dönmek ruh için adeta bir işkence: “Bir zaman gelir ve ruhun yeryüzüne yapılacak bir başka gezi için ruh dünyasındaki sığınağından bir kere daha ayrılması gerekir. Bu kolay bir karar değildir. Haz dolu bir özgürlük durumunda yaşam sürülen bilgelik dünyasından ayrılmak ve bir insan bedeninin fiziksel ve zihinsel zorunlulukları içerisine girmek hazırlık gerektirir”. Ruh dünyasına dönerken o kadar yorgun olan ruh dünyaya geri dönmeyi hiç istemiyor.

Geri dönüşün de çeşitli aşamaları var. Ruh, rütbesine göre gireceği bedeni araştırıp seçiyor. Bu durumlarla ilgili çeşitli hipnoz seansları ile devam ediyor kitap.

Sonuca gelirsek. Hayatın anlamı ile ilgili araştırmalar insanlık tarihi kadar eski. Michael Newton’un da bu alanda yaptığı derli toplu bir araştırma, bu elimdeki eser. Ruhların belirli bir yerde mesut ve bahtiyar bir şekilde yaşamlarını sürdürüp olgunluklarına göre dünyada yaşam sürmeleri ne kadar güzel. Sonra yeniden ruhlar dünyası sonra yeniden dünya. 400 sayfaya yaklaşan bu ütopya biraz vaktimi aldı ama okumaya değmedi diyemem.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir