Riyakârlığın Lüzumu Yok

Çocuğum bana sorsa “Baba, riyakârlık ne demektir?” diye hemen elinden tutar çevre yoluna götürürüm. Alt geçitlerden birinin çıkışında durur gelen arabaları beklerim. O alt geçide girerken süratini azami mertebeye yükselten ve tam çıkmak üzereyken aniden frene basıp yavaşlayan arabaları gösteririm. “İşte evladım, riyakârlık böyle bir şey” derim.

Çevre yolu üzerinde üç tane alt geçit var. Zaman zaman trafik polisleri bekliyor çıkış noktalarında ve hız kontrolü yapıyorlar. Çevre yolu hız limiti saatte 70 kilometre.  Şehrin değişik yerlerinde hız limitlerini gösteren tabelalar var 50-70 gibi. Fakat bunlara riayet edenlerin olmadığı gibi kontrol edenler de yok tabi. Belki teknolojinin daha gelişmiş zamanlarında otomatik bir kontrol sistemi olacak ve herkes ilgili limitlere uyacak fakat bugün için ne kontrol ne de riayet söz konusu. Kırk yılda bir yapılan denetimler var fakat her vatandaşın başına bir polis dikilemeyeceği gibi her otomobilin başına da bir tane trafik aracı dikilemeyeceği için denetimler yetersiz. Hal böyle olunca yakalanma ihtimali bir eşya piyangosunu kazanma ihtimali kadar bile olmayan bu denetimleri düşünerek araç kullanan sürücü yok. Ufak bir ihtimamla sadece trafik polisi görmeye alışkın oldukları noktalara girerken frene basıyorlar ki bahsettiğim alt geçitler de bunun örneği. Yanınızdan yıldırım gibi geçen bir araç bir bakıyorsunuz ki yokuşun bitim noktasına yakın frene öyle bir basmış ki zannedersiniz karşısına çıkan bir tehlikeden kaçıyor.

Bu durumun benzerlerini başka yerlerde de görmek mümkün. Kemal Sunal’ın filmi vardı, minibüsteki yolcular trafik polisi görünce yere yatıyor, tehlike geçince kalkıyorlardı. Bizim insanımızın güzel bir profilini sunuyor bize o film sahnesi. Trafik polisi olan yerde frene bas, diğer yerlerde Allah ne verdiyse. Polis varsa kemer tak yoksa takma, polis varsa cep telefonunu sakla yoksa uzun uzun muhabbet etmeye devam et.

Kurallar hepimizin iyiliği için var sevgili dostlar. Trafik polisi olmasa ne olur? O hız limitlerine riayeti kendimiz için yapmalıyız. Kendi can güvenliğimiz ve trafikteki diğer taşıtlarla yayaların can güvenliği için. O cep telefonuyla konuşmayı araç kullanırken kendi can güvenliğimiz için bırakmalıyız. Aksi halde trafik polisinin olduğu yerlerde yavaş gitmek, radar korkusunun olduğu yerlerde sürati azaltmak diğer tüm yerlerde yüksek süratle gitmek sadece bazı noktalarda emniyetli gitmek diğer yerlerde hem kendimizi hem de günahsız başka insanları tehlikeye atmaktır ki bunun da vebali büyüktür. Riyakârlık yapmadan, insani olarak düşünerek kurallara uymamız gerekiyor.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan