Panik Yapmayalım (Virüs Faşistleri)

Coronavirüs gelecek, geliyor, gelmiyor derken gelip kapımıza dayandı. Allah ülkemizi de insanlığı da bu türlü bir virüsün tehdidinden muhafaza buyursun. Dikkatinizi çektiyse “faşistler” yazılarımda sizlere, bir fikri size dikte ettirmeye, sizi inandırmaya çalışan insanlardan bahsettim. Virüsün yayılmasıyla ortamda inanılmaz bir bilgi kirliliği oluştu. Kimin faşist, kimin düz vatandaş olduğunu anlayamıyoruz. Bu yüzden sağduyuyu kendimiz ele almalıyız. Sosyal medyadan ve medyadan gelen bilgileri körü körüne kabul etmeyip kendi doğrularımızı oluşturmamız lazım. Kaçmamız gereken temel şey virüs değil; panik.

Sevgili dostlar. Panik, küçük kalabalıklara da girse, ülke sathında da yayılsa bizim için tüm virüslerden daha tehlikeli olabilir. Dünya tarihine bakarsanız panikle yapılan tahribatın ya da panik yüzünden meydana gelen can kayıplarının belki virüsler kadar fazla olduğunu göreceksiniz. Bir topluluğun içinde aniden oluşan panik duygusunun orada bulunan insanların ezilmesine, ölmesine sebep olduğu haberlerini okumuşsunuzdur. Bir futbol maçında ya da hac farizası esnasında meydana gelmiş olan bir panik yüzlerce ölümle sonuçlanmıştır. Bir kişinin yaşadığı bir paniğin büyük trafik kazaları ile sonuçlanması da bir örnek olabilir. Haçlı seferleri sırasında kuşatılan bir kalenin komutanının paniğe kapılması neticesi verilen kayıpları anlatırdım fakat uzun bir konu olduğundan yazmıyorum. Siz paniğin zararlı olduğuna ikna olun yeter.

Coronavirüs geldi diye panik yapmak, itidalli davranmaya tercih edilirse virüsten fazla zarar verecek bize. O yüzden her türlü bilgiye itibar etmeyelim. Sağduyulu davranmaya çalışalım. Bazı kötü niyetli insanlar sadece panik duygusunun oluşumunu görüp izleme zevki için yalanlar uyduracaklar. Bu yalanlara inanmamak lazım. Gündelik hayatlarımızı sürdürelim. Tabi ki önlemlerimizi alarak.

Kalabalık ortamlara girmeyelim. Toplantılarımızı iptal edelim. Ellerimizi yıkama hassasiyetimizi artıralım. Seyahatlerimizi azaltalım. Küçük rahatsızlıklar için hastanelere gitmek yerine sağlıklı beslenerek çözmeyi deneyelim. Stokçuluk yapmayalım. Evimizin ihtiyacından fazlasını satın almak için marketlere üşüşürsek marketlerin normal tedarik zincirini kırmış oluruz ve neticede yine kendimiz zarar görürüz.

Tokalaşma alışkanlığından vazgeçelim. Ben artık dostlarımdan özür dileyerek tokalaşmayı bıraktım. Her türlü virüsün yayılmasına engel olmak için başkaları ile teması azaltmalıyız. Bunun ayıbı yok, olgunlukla karşılanması ve uygulanması gereken bir tedbirdir bu.

Son olarak da: Sosyal medyadan mümkün olduğunca uzak duralım. Sosyal medya çoğu bakımlardan çok problemli bir mecra haline geldi. Bilgi akışını sağladığı kadar yanlış bilgi akışını da sağlıyor. Hatta diyebilirim ki yanlış bilgi akışına daha fazla hizmet ediyor. Dolayısı ile, sosyal medyada geçirdiğimiz vakti ne kadar azaltırsak panik duygusunun oluşumunu o kadar engellemiş oluruz. Sosyal medyadaki virüs paylaşımlarından uzak duralım. Espriler bile zaman içerisinde bilinçaltına sirayet edebileceği için zararlı olabilir. Dolayısı ile bir süreliğin sosyal medyayı askıya almanın faydası var, zararı yok. İlla gireceksek sağlık bakanlığının açıklamalarını ciddiye alalım, kamu görevlilerini takip edelim. Böylelikle panik yaratmak isteyenlerden uzaklaşmış oluruz.

Sevgili dostlar. İşler önümüzdeki günlerde nasıl gidecek bilmiyorum fakat virüs ülkemizde yayılsa da yayılmasa da panik yapmanın bize faydasının olmayacağından eminim. O yüzden sakin kalmaya çalışalım. İnşallah virüs geldiğinden daha hızlı bir şekilde yok olarak insanlığı rahat bırakır.

12.03.2020 Net Haber Yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir