Ömer Muhtar [Osman Arpaçukuru]

Gerçek Hayat dergisi geçenlerde 10 tane kitap hediye etti. Çağa İz Bırakan Müslüman Önderler. Rasgele bir tanesinden başlayayım dedim, ilk olarak Ömer Muhtar‘ı okudum. Osman Arpaçukuru‘nun yazdığı 170 sayfalık bu kitapçık 2005 yılında ilk olarak yayınlanmış. Sağolsun Gerçek Hayat da yenisini basıp bize ulaştırdı.

Ömer Muhtar ile ilgili bu kitabı okumadan önce pek bir bilgim yoktu. Libya’nın İtalyan işgalcilerle mücadelesinde önemli bir yeri olduğunu ve bu uğurda şehid olduğunu biliyordum sadece. Kitap sayesinde bilgim biraz derinleşmiş oldu böylelikle. Ömer Muhtar filmi de var, duydum ama izlemiş değilim. Kitap önce Ömer Muhtar’ın mücadele dönemine kadar olan hayat hikâyesini anlatıyor ve karakteri hakkında bilgiler veriyor. Zamanımızda az bulunduğunu düşündüğüm, sözü ile davranışı arasında fark olmayan ender insanlardan birisi Ömer Muhtar. Elinden Kuran-ı Kerimini düşürmüyor ve hayatını kitabına göre yaşıyor. Ehli takva, ehli ibadet bir zat. Ne zaman ki İtalyanlar topraklarını işgal etmeye başlıyor o da eline silahını alarak mücadeleye başlıyor. Mücadele sırasında İtalyanlara ağır kayıplar verdiriyor. Düşmanın her türlü önerisini de düşünmeden reddediyor her seferinde. İstese İtalyan himayesinde rahat bir hayat yaşayabilecekken cihaddan asla vazgeçmiyor. Neticede başarılı olamayacağını bile bile mücadeleyi sürdürüyor ve hayatını bu uğurda feda ediyor. Bugünün haksızlık karşısında eliyle olsun, diliyle olsun bir şeyler yapmaktan çekinen Müslümanları için mükemmel bir örnek. Tek ve net bir arzusu var. Düşmanı topraklarından söküp atmak. Kaddafi’yi devirip kedilerini emperyalist-kapitalist güçlerin kucağına atan bugünün Libyalıları ve dünyanın her yerinde net İslami duruş göstermekten aciz bütün Müslümanlar için bir nasihat niteliği taşıyor hayatı.

Ömer Muhtar: Ben her isteyenin kolayca yutabileceği bir lokma değilim… Beni imanım, inancım ve cihadımdan alıkoymaya kalkışacak herkesi Cenab-ı Hak eli boş olarak yüzüstü bırakacaktır.

Ömer Muhtar: Vallahi, ya zafer ya şehadete ermeden bu dağları terk etmeyeceğim ve italyanlara karşı devam eden bu savaşı asla durdurmayacağım. Mısır’a gitmek isteyenler buyurup gitsinler. İtalyanlara da teslim olup ölümden kurtulmak isteyenler de buyurup teslim olsunlar. Hiç kimse onları tutmuş değildir.

Ömer Muhtar, düşmanın silah bırakması karşısında makam ve para teklifine karşılık: Ben bu rezilce ve aptalca sözleri işitmemek için bu görüşme toplantısını hemen terk ettim. Benim İtalya ile savaşmaktaki gayem böyle basit bir hedefe ulaşmak için değildir. Müslüman mücahidlerin tavrı ve gayesi, böyle bir teklif ve rahata kavuşmak değildir. Onlar sürekli bir savaş içinde olmayı tercih ederler. Mücahid bir insan için sürekli savaş halinde olmak düşman ile bazı dünyevi menfaatler uğruna anlaşmaktan çok daha üstündür. Bu olay bütünüyle ümmeti ilgilendiren bir olaydır. Bu ümmet emperyalistlere karşı savaşıp özgürlüğüne kavuşmak için insanlarının yarısını savaş alanında kaybetti. Ülkesinin büyük bir kısmı işgale uğrayan, dini hakaretlere duçar olan bu ümmet sonuna kadar savaşmak zorundadır. Şayet onlarla bir görüşme masasına oturacaksak öncelikle vatanımızı terk etmeleri meselesini görüşmemiz gerekir. Yok, bunun dışında bir takım şeyler görüşeceksek bizim böyle bir görüşmeye ihtiyacımız yoktur. Ben bu toplantının söylediğim yönde olacağını düşünmüştüm.

İtalya’nın Libya valisinin sözleri ne kadar da tanıdık değil mi? Biz güçsüz Türk idaresini kovan hâkim millet olarak buraya medeniyeti yerleştirmek misyonuyla gelmiş bulunmaktayız. Araplar ya da daha doğru ifadesiyle yerli halk şöyle bilmelidir ki buradayız ve sonsuza kadar buraları sömürmek için değil ama her alanda ileri götürmek için kalacağız. Ve neye mal olursa olsun bu görevi azimle başaracağız. Bu açık ifademden şu sonuçlar çıkarılabilir. Biz sadece sömürmek maksadıyla bu ülkeyi işgal etmiş değiliz. Aynı zamanda yönetimimiz altında bulunan insanları dikkate alarak daha uygar bir yaşam biçimine doğru yönlendirmeliyiz.

Ömer Muhtar: Vatana sadık olanların en üstünleri, at sırtından inmeyip cihada devam edenlerdir.

Düşman General Graziani: Ömer Muhtar inanç ve akidesine son derece bağlı bir adamdı. İnancına saldırmaya kalkışan kim olursa olsun ona büyük bir heyecan ve azimle karşı koyardı. O vatanına saldıranlara karşı da korkusuzca savaşıyordu. Vatanına yapılacak her hangi bir saldırıyı karşılıksız bırakmayı kabul edebilecek bir şahsiyet değildi. O karşısındakine anında cevap verecek üstün bir zekâya sahipti aynı zamanda ileri seviyede denebilecek çok geniş bir ilmi ve dini kültüre sahipti. Onun kesin tavırlı bir huyu vardı. O, dinine ait hiçbir şeyi ihmal etmeyecek ve dinini herhangi bir dini menfaat karşılığında satmayacak kadar üstün bir kişiliğe sahipti. Dünyevi hiçbir çıkar peşinde olmayan bir kişiydi. Üstelik hayli fakir bir adamdı. Din ve vatan sevgisinden başka hiçbir şeye de malik değildi.

Ömer Muhtar’ın yakın arkadaşları 20 yıl dağ başlarında at sırtında süren savaşın etkisinden biraz olsun kurtulması ve bu arada hac görevini de yerine getirmiş olması için Ömer Muhtar’a böyle bir teklifte bulundular. Fakat Ömer Muhtar arkadaşlarını bu teklifini kabul etmeyerek onlara şu karşılığı verdi: “Allah’a defalarca yemin ederim ki bu toprak parçasını asla terk etmeyeceğim. Ölüm meleği gelip de ruhumu alana kadar bu bölgeden ayrılmayacağım. Bir hac sevabı hiçbir zaman dini inancı ve İslam topraklarını savunmanın kazandıracağı sevaptan daha büyük ve çok olamaz.

Sorguya çekilirken:

– Neden böyle şiddetle Faşist italyan hükümeti ve ordusuna karşı durmadan savaştın?

– Dinim ve vatanım için.

– Peki varmak istediğin hedef neydi

– Hiç bir şey… Sadece sizi ülkemden ve topraklarımdan kovmaktı hedefim. Zira siz gasp edici bir kuvvetsiniz. Savaşa gelince. Böyle durumlarda yani ülkemiz işgal edilince bu bizim için farzdır. Zafer ise Allah’ın elinde olan bir şey…

– Ey Ömer Muhtar sen azıcık bir askerin ve basit silahlarınla bizi yenebileceğini ve barka’dan çıkarabileceğini bir gün olsun hiç düşündün mü?

– Hayır bu imkansız bir şeydi

– Peki o zaman bizimle niçin savaştın? Amacın ne idi?

– Cihaddan başka hiçbir şey. Bir mücahid oluşum bana yeterli idi. Gerisi kaderin elinde kalmış bir şey. Biz asla teslim olmayız. Ya teslim oluruz ya da ölürüz. Sizler bizden sonraki nesillerle de savaşacaksınız. Bana gelince… Ben cellatlarımdan daha uzun yaşayacağım.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir