Nûn [Erdem Baycan]

Zünnûn Mısri’nin kim olduğunu bu kitabı okuyana kadar bilmiyordum. Kendisi 9. yüzyılda yaşamış Mısırlı bir mutasavvıf. Tasavvuf usullerinin ilk uygulayıcısı olduğu söyleniyor. Eserlerinden günümüze kadar ulaşanları mevcut imiş. Benim elimdeki bu kitap hakkındaki menkıbelerden oluşuyor. Kitabı hazırlayan E. Erdem Baycan; muhtemelen Zünnun Mısri hakkında yazılan bütün kaynakları tarayarak bu hikâyecikleri ortaya çıkarmış. Erdem Baycan ismi de muhtemelen takma bir isim ki hakkında hiçbir bilgiye ulaşılmıyor. Ataç yayınlarından çıkan kitap 191 sayfa.

Eski zamanları düşünürken bin bir gece masallarının gerçekleştiği yerleri hayal ederim. Irak, İran, Mısır, Anadolu hiç Haçlıların istilasına uğramamış, Moğollar tarafından yakıp yıkılmamış gibi canlanır gözümde. İnsanlar hep bir huşu, huzur, saadet içinde hayatlarını devam ettirmiş ve bu dünyadan göçmüşlerdir. Menkıbelerin doğasında olan olağan dışılık halini de kitabı okurken sanki eski devirlere özgü normal bir halmiş gibi kabullenirim. Sanki dünyadaki kuralların geçerli olmadığı bir dünya varmış da zaman bizi ondan uzaklaştırmış gibi.

Bostan’ı, Gülistan’ı, Mesnevi’yi ve diğer eski zaman hikâyelerini, menakıbını sevenler için (saydıklarım kadar güzel olmasa da) güzel bir kitap Nûn. Ve birkaç alıntı kitaptan:

“Allah, kulları için bazılarını seçmiş, onları arındırmış ve üstün kılmıştır. O kullar dünyanın vereceği rahatlığı önemsemezler, bilakis bu rahatlıktan uzak dururlar. Allah’ın emrini yerine getirirler, O’na sadece O’na ibadet ederler ve insanların gözünde mertebelerinin düşmesinden rahatsız olmazlar.”


“Günahkâr, Allah’tan habersiz, Allah’ın zikrinden uzak, O’nun emirlerinden yüz çeviren kul Allah’ın hoşnut olmadığı kuldur.”


“Arif bir kul bir rahat yatak üzerinde oturmuş adama benzer. Adamın başının tam üzerinde neredeyse saçlarına değen keskin bir kılıç vardır. Bulunduğu odanın kapısında ise kükreyen iki arslan bulunmaktadır. Eldeki tüm mülk her an helak olma ile karşı karşıyadır. Bu adam işi tamam olup ruhu teslim etmedikçe nasıl sevinebilsin ki?”


“Kişinin akıllı olmasının ve aklının gereği alçakgönüllü olmasının da delili şudur; anlatılanı bilse de anlatanı iyi dinlemek, Hakkı, kendinden aşağı bir kimseden dahi gelse hemen kabullenmek. Hata yaptığı zaman hatasını itiraf etmek.”


“Dünya işinde yiğit ahiret işinde ahmak olan kişi akıllı değildir. Hilm göstermesi icap ederken de sefih davranan, tevazu göstereceği yerde kibirli olan, kendisinin yüzüne söylenen Hak söze kızan, Hakkın verdiği birçok nimetleri ve imkânları azımsayan, yaptığı az şükrü çok gören, başkasından kendi nefsi için insaf bekleyen, başkasına fedakârlık yapmayan, itaat yerlerinde Allah’ı unutan, yalnız işi düştüğü zaman Allah’ı hatırlayan, nam için ilim tahsil eden, kişiliğini yalnız giyim kuşamında gören, edep, vera ve takvasını kendine libas edinmeyen, ilmini ve marifetini oturduğu yerin ziyneti saymayan kimseler de akıllı sayılmazlar.”


     “Allah’ın kuluna azap etmesinin alameti kulun fakirlikten korkmasıdır.”

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

3 thoughts on “Nûn [Erdem Baycan]

  1. abi bir de “vav” böyle simgesel harf olarak, nedir sebebi fikrin varmı?
    bi de fondaki kitap “sarnıç” sait faik’in mi?

  2. Simgesel olan vav değil de çifte vav sanırım. Çifte vav ebced hesabı ile 66 edermiş o da Allah lafzını ifade edermiş aynı hesapla. Ayrıca çifte vav iç içe dönünce de kalp işareti oluyor, bu daha yeni bir buluş olabilir. Bektaşilikle de alakası var sanırım. Son Yeniçeri kitabında yanlış hatırlamıyorsam duvarda asılı çifte vav’dan bahsediliyordu. Başka yerlerde de bektaşilikle alakalı olduğunu okumuştum.

    Fondaki kitap Sait Faik’in doğru bildin. İnternette buldum tesadüfen. Kendisi el yazısı ile düzenleme filan yapmış üzerinde diyordu. Ben bulduğum yerin yalancısıyım 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir