Müthiş Şeyler Dükkanı

Yine müthiş şeyler yapacakken insanlar tarafından durduruluyorum. Kafalarını kopara kopara karıncaların arasına dalmışken birisi gelip haşere ilacıyla her birini etkisiz hale getiriyor. Ben de yaratıcı düşünce düşmanlarına düşman kesilip bir kenarda oturuyorum. Küstüm işte ama fark edenim yok. Belki de bir karınca olup karıncaları karınca olmayan ve haşere ilacı üretenlere karşı örgütlemeliydim. Belki de bir senemi üç yüz atmış beş tür arasında pay edip tüm dünya türlerinin örgütlenmesi adına çalışmalarda bulunmalıyım. Komünist miyim neyim. Birinci günümü karıncaların arasına karışarak geçirmeliyim. Haşere ilacı üreticilerinin binalarına baskınlar düzenleyip hepsini havaya uçurmalıyız. Tüm dünya karıncaları birleşin. Atlı karıncadan kanatlı karıncaya, kırmızı karıncadan karınca kararıncaya kadar bütün karıncalar bir arada olmalılar. Karınca cumhuriyetleri kurulmalı ve her birinin temsilcilerinden oluşan bir karınca meclisi kurulmalı. Karınca anayasaları yazılmalı. Karınca duaları okunmalı. Karıncalık artık insanı yer altına iten, utanç verici bir şey olmaktan çıkmalı. Karıncalar göğüslerini gere gere gezebilmeliler artık.

Karıncaları örgütlerken çektiğim resimleri de müthiş şeyler dükkânımın duvarlarına asmalıyım. Yaşlandığım zaman etrafına çocuklar birikmeli, o günleri hasretle yâd ede ede anlatmalıyım. Şeker uğruna mı dinleniyorum, anılarımın ilginçliğinden mi bilmemeliyim. Hatta Güliver’in gezilerini anlatması ve inandırıcı olmaması gibi inandırıcı da olmamalıyım. Müthiş şeyler dükkânım bu yüzden müthiş olduğuna sadece benim inandığım eşyalarla dolmuş olur.
Karıncalardan vazgeçtim. Köpeklerle kedilerle de uğraşamam. Zaman makinası yapmak isterim ama. Binli yılların Anadolu’suna dönebilmek için. Kılıçarslan’dan yüz yıl sonra Dinçarslan adlı efsanevi bir savaşçı olarak yeşil sahalarda kendime yer bulmalıyım. Büyük mancınıkların mucidi de olabilirsem tarihe altın harflerle yazılır o zaman adım. Büyük kocaman mancınıklarla, büyük kocaman taşlar fırlatırım Moğol ordularının üzerine. Hatta katrana buladığım taşlar bir de ateşli oklarla yanar düşman ordusunun orta yerinde. Kargaşa ve kaosun hakim olduğu savaş meydanına kendi icadım olan ucu bıçaklı, zincirli topuzumla dalarım. Zincirli topuz deyip geçme ey müslüman. Vakti zamanında kolayına kaçıp kılıcı icat edeceklerine zincirli topuzu icat etselerdi atalarımız dünyanın şekli şimdi bambaşka olurdu. Geoid değil belki de elips. Üstten basık alttan şişik. Anadolu’ya Moğollar giremeyince mecbur Avrupa’ya girerlerdi. Böylelikle Alman, İngiliz, Fransız, İspanyol, Flemen milletlerinin hepsi yok olurdu. Bilhassa bu İngilizlerin dünya üzerine olmayışı dünya tarihini epeyi rahatlatırdı. Düşünsenize İngilizler yok. Yakın tarih ansiklopedileri bir iki fasikülden oluşurdu o zaman. Dünya savaşları bile olmazdı. Hele ki Almanlar yokken. Ekmek elden su gölden yaşayıp giderdi insan evladı. Sonra da ben Müthiş şeyler dükkânımı Roma’da açardım. “Nerelisin gurban” “Romalıyım abi, içinden”. Duvarlarına da bir şeyler asmazdım. Yeterince müthiş hayallerle dolduruyorum zaten her mekânı. Gören göze görünür görmeyene görünmez.

Müthiş şeyler yapacakken kollarımdan tutuyor beni insanlar. Bir dakikalığına beni rahat bıraksanız. Bir dakika daha rahat bırakın ne olursunuz. Daha yapacak o kadar çok müthiş şey var ki. Yetişkinler müthiş şeylerden pek fazla anlamıyorlar. Küçük bebekler de anlamıyorlar ama 4-6 yaş arası çocuklarda müthiş bir sezgi kapasitesi görüyorum enteresanlıkları anlamak için. Bunları okullar bozuyor. Bozmasa idi daha müthiş bir dünya oluşturabilirlerdi. Bu yüzdendir ki yepyeni okullar açmak lazım. Var olan okulların hepsini kapatmalı. Taptaze dimağları hayalle beslemeli önce. Hece kitapları, çarpım tabloları, sayı boncukları, abaküsler. Bunların üretimi ve kullanımı yasaklanmalı ve şiddetli cezalar uygulanmalı kullananlara. Çocuklara hayal kurmayı öğretmeli. Hayaller olmasa neye yarar ki hayat?

17 Temmuz 2008 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir