Mavi Işık

Işıkların ağaçları parlattığı bir düğün gecesi yanıyor bazen gözlerimde. Ağaçların dallarından çamaşır ipi gibi asılmış lambalar sarkıyor. Sarılar var, kırmızılar, maviler, yeşiller, turuncular. En çok mavileri seviyorum çünkü az bulunuyor. Onlarca gece lambası asılmış düğün gecesini aydınlatmak için, yetmiyor. Takviyelere ihtiyaç var. Çocuklar karanlıktan istifade ediyorlar haşarılıklar için. Kim daha çok gazoz içecek. Kim saklambacılıkta hiç ebe olmayacak. Ortama yabancı, hanımevladı misafir çocuğunu kim dövecek. Herkesin kendince bir vazifesi var. Düğün müziksiz değil ama müzikli de değil. Düğün evinin bahçeye bakan bir odasına eski bir pikap koymuşlar, değişik havalar çalıyor. Müzik dışarıda oturanların umrunda değil. İçeride kadınlar oyun oynuyorlar. Erkekler; memleket meselelerini konuşuyorlar.

Daha samimi olanlar eski günleri yâd edip orada olmayanların dedikodusunu yapıyorlar. Sigaralar sönmüyor. Tabakalar çıkarılıyor. Başparmakla işaret parmağının arasında yerleştirilen incecik kâğıdın üzerine bir tutam tütün koyulup rulo yapılıyor. Rulonun kenarı tükürükle ıslatılıyor. Sigaranın bir ucunu toparlıyorlar ki güzel tutuşsun. Akşam daha uzun. Çocuklar yaramaz. Sıcak gecede koşuşturup ortalığı toz ediyorlar. Kapının önüne çıkıp gelen arabalara bakıyorlar sonra. Kültürel gelişimlerinin önemli ayrıntıları bunlar. Kaç kilometre yapıyor bu araba diye iddialaşıyorlar. 120 yapan var 140 yapan var. 180 yapanı görünce vay be çekiyorlar. Bir tanesinin Alamancı bir akrabasının arabası 220 yapıyormuş güya. Hiçbiri inanmıyor, üstelik çocuk da dışlanıyor bu palavra yüzünden. Sonra yine koşturmaca, yine toz bulutları, yine bitmez tükenmez azarlar, bir iki tane de tokat. O kadar. Tütünler sarılıyor. Çay bardakları dolup dolup boşalıyor. Kadınların konuşmaları müziği bastırıyor artık. Lambalar gecenin serininde daha bir güzel duruyor üşümeye başlayan çocuklar için. Bir tane yumurtayı yanan bir lambanın yanına koysak ve ikisini bir kutuya koysak, yumurtadan civciv çıkabilir. Gece oluyor. Uyku önce çocukların etrafını sarıyor. Çok direnmeden teslim bayrağını çekiyorlar. Sonra yavaş yavaş dağılıyor insanlar. Taksiler manevra yapıyor. Çoğusu yürüyerek gidiyor. Çocuklar ya arabalarda ya da anne babalarının kucağında uyukluyorlar. Sonra tenhalaşıyor sokaklar. Bir rüzgâr kalıyor geceden sonra. Bir de yanan renkli ışıklar.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir