Mars’ta Su Bulmuşlar

Mars’ta su bulmuşlar. Mutluluk bulabilmişler mi acaba? Su bulduk diyeceklerine mutluluk bulduk demiş olsalardı pılımızı pırtımızı toplamış Mars yollarını arşınlamaya başlamıştık çoktan. Keşke Mars’ta su yerine mutluluk olsaymış. Susuz belki yaşanmaz ama mutluluksuz yaşamak da meziyet istiyor.

Mars’ta su bulurken birileri, biz burada bombayla filan uğraşıyorduk. Bu “canlı bomba” meselesi biliyorsunuz. Hipnotize bir kafa, üzerine bomba bağlayarak hem kendini hem de etrafında bulunanları havaya uçuruyor. Terör bu iş için kedi-köpek-eşek kullanacağına insan kullanıyor canlı bomba olarak. Nedeni de çok basit: Dışarıdan insan gibi durması.

Cemil Meriç’in Bu Ülke isimli eseri takdire şayan güzel bir eserdir, hararetle tavsiye ederim. İsmi, içeriğinden çok dikkatimi çekmiştir her zaman. Bu ülke, ah bu ülke, bu ülke var ya bu ülke. Canlı bombaların, intiharların, gözyaşlarının, kanın, düşmanlığın ülkesi bu ülke. Bu ülkede mutluluk, Mars’ta bulunan su kadar az ve yapay. Bu ülkede mutluluk potansiyel olarak çok fazla fakat kinetik olarak yok denecek kadar az. Bu ülkede mutluluk çok olası bir o kadar da uzak. Ah bu ülke diyorum. Başka diyecek bir şey yok.

Bir araya gelseler, birbirleri ile çok yakın dost olacak insanların yapay ayrılık bahaneleri yüzünden birbirlerine düşman olması ne acı. Bir araya gelseler, dünyanın en zengin ülkesini aynı zamanda en güçlüsü haline getirebilecek insanların birbirleri ile sürekli kavga etmesi ne enteresan. İnsanımızın içine sürekli ayrılık tohumlarının atılması ve çeşitli çok geçerli sebeplerle tohumların sulanması… Bir delikten her zaman sokulmaz ki insan diyesim geliyor.

Ankara’da canlı bomba, Hakkâri’de askere saldırı, Diyarbakır’da polisle mayın… Günlük olaylar, günlük can yitimleri. İlk başlarda her bir isim ne kadar önemliydi hatırlıyor musunuz? Her şehidin ailesi filan haber oluyordu, şimdikiler daha alt satırlara düştüler. Şehit haberinden daha acı bir şey varsa o da şehit haberlerine alışılmış olunmasıdır. Terör saldırılarından vatandaşlarımızın ölmesinden daha acısı da keza, hadisenin adiyattan hale gelmesidir. Bundan sonra acaba bombaların patlaması, insanların ölmesi haber niteliği taşımaktan uzaklaşacaklar mı? Alışacak mıyız böylesi olaylara?

Mars’ta su bulacaklarına mutluluk bulmuş olsalardı bizi yeryüzüne bağlayan iplerimizi keser, uçan balonlar gibi bırakırdık kendimizi boşluğa. Belki de Küçük Prens gibi, bir göçmen kuş sürüsüne katılırdık seyahatimiz için. Nihayetinde uzaklaşırdık buralardan. Mutluluğun az; terörün, bombanın, cesedin, gözyaşının bol olduğu bu coğrafyadan kaçmış olurduk.

11 Ekim 2015 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir