Küresel Isınma

Dünya nüfusu arttıkça enerji ihtiyacı da buna bağlı olarak katlanmaktadır. Bugün dünyamızın ihtiyaç duyduğu enerjinin büyük bir kısmı fosil yakıtlardan sağlamaktadır. Fosil yakıtlar çürüyen tarih öncesi bitki ve hayvanlardan milyonlarca yılda oluşan petrol, kömür, doğalgaz gibi yakıtlardır. Bu yakıtlar karbon ve hidrojen elementlerinin değişik şekillerde birleşmesinden oluşur. Yanmaları neticesi havadaki oksijen gazı ile birleşerek karbondioksit oluştururlar. Karbondioksit güneş ışınlarının atmosferde tutulmasını artıran bir gaz olduğu için atmosferdeki oranının fazlalığı dünyanın sıcaklığının artmasına sebep olur.

21. yüzyılda dünyanın ortalama sıcaklığının 2 ile 6 derece arasında artacağı hesaplanmaktadır. Bunun sebebi nüfus artışına bağlı olarak petrol, doğalgaz ve kömür kullanımının artacak olması ve dolayısı ile atmosfere daha fazla karbondioksit gazının salınacak olmasıdır. Geçtiğimiz yüzyılda 0.6 derece olarak gerçekleşen bu artışın 10 katına çıkması büyük felaketlerle yüz yüze geleceğimizin de habercisidir. Bilim insanları deniz suyu seviyesinin önümüzdeki yüzyılda 1,5 metre yükseleceğini öngörüyor. Bu yükselme rakam olarak bize basit gelse de gerçek hayata uygulandığı zaman yüz milyonlarca insanın yerlerinden olacağı anlamına geliyor. Temiz içme suları deniz suyu ile karışacak ve içilmez hale gelecek. Bu da içme suyu bulamayacak insanların göç edeceği anlamına geliyor. Topraktaki verimsizleşme, tarım alanlarından yeteri miktarda ürün alamama ve başka kimyasal zararlı etkileri de düşündüğümüz zaman yüz yıl sonra dünyanın felaket senaryoları çizilen Amerikan filmlerindeki gibi bir yer olacağı kesinleşiyor. Açlık ve yoksulluk kol gezecek, her yerde sokaklarda yaşayan milyonlarca evsiz olacak.

Yüz yıl sonrasından bize ne denildiğini duyar gibi oluyoruz. Doğrudur, yüz yıl sonra bu dünyada biz yaşıyor olmayacağız. Bu ısınmadan dolayı bir miktar etkileneceğiz ama gelecek kuşaklar kadar değil. Bu yüzden küresel ısınma bizi ilgilendirmiyor. Biz yine de gelecek nesillere kötü bir dünya bırakmak istemeyenler için yapılması gerekenleri sıralayalım. En başta ağaç dikmek geliyor. Çünkü ağaçlar fotosentez adı verdiğimiz büyük bir mucizeyi gerçekleştiriyorlar. Karbondioksiti alıp oksijene çevirirler ki insanların böyle bir teknolojiyi yapmaları imkânsız. Bu yüzden sorumluluk duygusu hisseden her bireyin senede en az bir tane ağaç dikmesi gerekir. Sivil toplum kuruluşlarının, kamunun desteğini de alarak göstermelik değil gerçek ormanlar oluşturmaları icap ediyor.

Sorumluluklar ağaç dikmekle bitmiyor. Sivil toplum kuruluşları, kamu kuruluşları ve bireylerin yapmaları gereken daha çok iş var. Alternatif enerji yollarını herkesin araştırması gerekiyor. Türkiye’nin elektriğinin çok büyük bir kısmı termik santrallerde kömür kullanarak üretiliyor. Çok fazla elektrik tüketen işletmelerin ihtiyaçlarını güneş ve rüzgâr enerjileri kullanarak giderme ihtimalleri var. Devletin de desteği ile güneş ve rüzgâr enerjileri kullanımı yaygınlaştırılmalı, bu ucuz ve zararsız enerji üretim metotları teşvik edilmelidir.

Nüfus artışıyla beraber otomobil kullanımı da arttı. Otomobillerin egzozlarından atmosfere tonlarca karbondioksit yayılmaktadır. Seyahat ederken insanların özel araçlarından ziyade toplu taşımayı kullanmayı tercih etmeleri doğaya karbondioksit salınımını azaltacaktır. Plastik maddelerin ve kâğıdın kullanıldıktan sonra çöpe atılmaması ve geri dönüşüm kutularında biriktirilmesi de doğa için önemli bir kazanım olacaktır. Bir ton kâğıt için 16 tane ağaç kesiliyor. Kullanılmış kâğıtlarımızı ve plastik maddelerimizi atmayarak geri dönüşümlerine sebep olursak en az ağaç dikmek kadar faydalı bir iş yapmış olacağız.

Kocaman evler yapıyor sonra da yüzlerce lira vererek ısıtmaya çalışıyoruz. Kanaat bitmek tükenmek bilmeyen bir hazineyken, müsrifliğimiz yüzünden hem doğalgazımız bitti, petrolümüz yok diye dış ülkelere el açıp zelil oluyoruz hem de yaşadığımız dünyayı kirleterek gelecek kuşaklara yaşanmaz bir dünya bırakıyoruz. Küresel ısınmanın çözümü çok basit aslında. Sadece biraz daha bilinçli davranmak gerekiyor. İçinde bulunduğumuz durumun vahametini hissetmek, kanaatkâr olmayı toplumsal bir yaşam biçimi haline getirmek, petrol, doğalgaz ve kömür kullanımını en aza indirecek tedbirler almak, kâğıt ve plastiği geri dönüştürmek bizim için zahmetli olmayacak bazı tedbirler. Özel aracımız yerine toplu taşıma kullanmamız, bir kâğıt parçasını bile esirgememiz çok küçük adımlar gibi geliyor bize. Fakat karıncanın Hazreti İbrahim’i yakan ateşe döktüğü su gibi, diktiğimiz her ağaç bir damla olacak ve gelecek nesillere bizden yangın yeri değil, gül bahçesi kalmış olacak.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir