Kurallar

Trafik ışıklarının birinde bekliyoruz. Pek fazla yok zaten. Koca şehirde elle tutulur iki adet yaya geçidi var trafik ışıkları olan. Birinde bekliyoruz biz de kuzu kuzu. Yanımızdan iki adam geçiyor trafik ışıklarına küfrederek. Bir tanesi son noktayı koyuyor küfrederken: “Eskiden ışık mı vardı?” Nasıl bir mağaradan gelmiş olduğunu düşünüyoruz bu adamın. Çok eskiye gitmeye gerek yok gibi. Sanki mağarasından yeni çıkmış, kendini yollara vurmuş gibi. Hâlbuki şehirde dolaşan kediler, köpekler bile araçlardan kaçıyor. Ama yazık ki bir kısım insanın umurunda bile değil kurallar. Hele ki trafik kuralları. Gün geçmiyor ki bir haber almayalım. Trafik kazası oldu şu kadar insan öldü diye. Kural tanımazlığımızın cezasını sürekli acı çekerek ödüyoruz. Geçen hafta bir trafik kazası ve sekiz tane ölüm haberi okuduk gazetelerden. Haddinden fazla yolcu alan bir araç, bütün hız sınırlarını delmişken, yani kaza geliyorum derken devriliyor. Şehir içinde dahi sık sık kaza haberleri duyuyoruz. Özellikle yayaya çarpan araç haberleri. Karşıdan karşıya geçerken ezilip ölen, hastaneye kaldırılan insanlar tanıyoruz. Böylesi hadiseler insanları kurallara daha dikkat etmeye yönlendireceğine tam tersi etki yapıyor sanki. Kural tanımazlık artıyor, can alan kazalar olmaya devam ediyor. Trafikteki bir insanın ruh haletini düşünmeye çalışıyoruz. Araç kullanan bir insan ya da yaya olan bir insan. Araçların şehir içinde bu kadar sürat yapmalarının sebebini anlamaya çalışıyoruz. Kısacık mesafelerde dahi çok fazla sürat yapan bir sürücünün normalde vakit kazanmış olma ihtimali yok. Neticede bir yerde kırmızı ışıkta bekleyecek ve sürat yapmasının kendine bir faydası olmayacak. Buna rağmen bu kadar hızlı gitmesi aslında kanun ve nizamlara isyan bayrağını açmaktan başka bir şey değil. Trafik ışıklarına uymayan o yayanın da durumu aynı. Şu yazıyı okuduktan sonra gidip trafik ışıklarındaki insan davranışlarını inceleyin. Bekleyenlerin yarısından çoğu caddeye inip öyle bekliyor. Bir kısmı da araçları dinlemeden kendilerini yola vuruyorlar. Kurallara isyan ederek özgürleştiklerini düşünüyorlar belki de. İsyanın insanı tatmin eden bir tabiatı var. İsyan ederek kendilerini tatmin ediyorlar. Aslına bakarsanız isyan etmek insanı özgürleştirmez. Kuralların olmadığı bir dünyada insanın hayvandan farkı yoktur. Trafik kuralları da, hukuk kuralları da, gelenek kuralları da insan içindir. İnsanların bir arada daha iyi yaşayabilmeleri içindir. Düşünebiliyor olmanın neticesidir. İnsanın kendisine duyduğu saygının gereğidir. Her sosyal topluluğun kendince kuralları vardır ve topluluk büyüdükçe kuralların bağlayıcılığı ve gerekliliği artar. Bütün insanlar için geçerli olan bir kural giyinmektir mesela. Elbise giymeyen bir insan madden özgürleşmiş gibi görünse bile aslında insanlıktan uzak, hayvanlığa daha yakındır. İnsanı hayvandan ayıran birinci özellik düşünebilmesiyse ikincisi de bu düşüncelerin ışığında, beraber yaşayabilmek için koyduğu kurallardır. Bir trafik ışığında beklememek özgürlük gibi görünse de aslında insanlıktan uzaklaşmaktır. Kurallara uymamanın cezasını ölerek ve öldürerek ödüyor insan. Trafik kuralları toplumun medeniyetinin aynasıdır. Medeni bir toplumda insanlar karşıdan karşıya geçerken tavuk gibi ezilerek ölmezler. Medeni toplumda olması gereken insanların kurallara harfiyen itaat etmesidir. Bir trafik ışığında edeple beklemeyi bilmek, iki adımlık bir mesafede aracı insani bir süratle kullanmak insanlık göstergesidir. Ne yazık ki bizim medenileşmek, insanlaşmak yolunda yiyecek çok ekmeğimiz, kat edecek çok mesafemiz var hala.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir