Kul Hakkı Kimin Hakkı?

Kul hakkı kavramı yetiştiğimiz kültürün en temel kavramlarından biridir. Çocukluğumuzdan beri önce anne babalarımızdan sonra çevremizden ve içinde yaşadığımız toplumdan ve en nihayetinde dini eğitimimizi aldığımız kişi ve kitaplardan kul hakkı yemenin ne kadar büyük bir günah olduğunu; kul hakkı yememenin bir erdem değil de her dürüst insanın karakterinin öğelerinden birisi olduğunu öğrendik. Hak, toplumun huzurunun oluşması ve sürmesi için en önemli kavramlardan biridir. Herkesin haklarını ve beraber yaşadığı insanların haklarını bilmesi ve buna göre yaşaması için ailede, okulda, camide ve diğer sosyal birimlerde böyle bir eğitimin verilmesi çok önemli. Eskiden kimsenin evinin kapısını kilitlemediğini, çarşıda kimsenin dükkânının kapısını kilitlemediğini efsane gibi dinleriz. Belki abartılıyordur, belki gerçekten efsanedir ama düşünürler insanlık ve ideal toplum için bir hedef belirleyecek olsalar bence herkesin havada uçtuğu, ışınlandığı, teknolojinin en üst noktasına vardığı bir dünyadan ziyade kimsenin kapısını kilitlemediği bir dünyadan bahsetmeleri gerekir zira olgunluğun en üst noktası budur. Herkesin kul hakkı yemekten korktuğu, helal ile haramın en ince noktasına kadar hesaplandığı bir dünya gelişmişliğin en son noktasıdır.

Benim dikkat çekmek istediğim nokta kul hakkı kavramına dini açıdan bakanların hadiseyi gereksiz yere tehlikeli noktalara çekmeleri. Örnek vermek gerekirse Allah’ın her türlü günahı affedeceğini fakat kul hakkını affetmeyeceğini ve hatta (hâşâ) affedemeyeceğini söyleyenler var. Günahın küçüğü büyüğü olmaz ve tabi ki kul hakkı yemek de Allah’ın yasakladığı her davranış gibi büyük bir günah. Fakat bunu anlatırken Allah’ın adına konuşarak affetmez, affedemez demek insanın haddini aşması anlamına geliyor. Dünya ve içinde var olan her şey Allah’ın mülkü olduğuna göre o gasp edilen hak kulun hakkı değil Allah’ın hakkıdır. Günahları affetmek ya da affetmemek iradesi Allah’a ait olduğu için bizim insanlar olarak böylesi yorumların içine girmemiz hem gereksiz hem de yanlıştır. Allah’ın adına konuşulacaksa O’nun kitabında çizdiği sınırların dışına çıkmamak lazım. Kuran’da Allah, O’na şirk koşma dışında her günahın affedilebileceğini söylüyor (Nisa-48). Bunun haricinde bir yorum yapmak, Allah adına affedilebilir ve affedilemezler listesi çıkarmak insanın kendini ateşe atması anlamına geliyor ki daha tehlikelisi sözüne itibar edilen kimselerin bunu yüzlerce, binlerce insanla paylaşıp onları da aynı tehlikenin içine çekmeleri.

İnsanları kul hakkından korkutayım derken Allah adına konuşmak durduk yerde en büyük günahın etrafında dolaşmaktır. Hepinizin dikkatini çekmiştir kul hakkından bahsedilen dini konuşmaların zaman zaman haddini aştığı. Dünya, içindeki tüm canlı ve cansız varlıklarla beraber Allah’a aittir. Bir hırsızın çaldığı mal da Allah’a aittir, hırsızın kendisi de Allah’a aittir, malı çalınan da. Hırsızlık insani açıdan karaktersizlik, toplumsal açıdan erdemsizlik, dini açıdan ise günahtır. Bir günahın affedilip affedilmeyeceği o günahı işleyenin daha sonraki davranışlarına ve Allah’ın takdirine bağlıdır. Benim inandığım Allah sonsuz ve sınırsızdır. O’na sınırlar çizmek kimsenin haddi değildir.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir