Kral Salomon’un Bunalımı [Emile Ajar]

Absürtün kıyılarında değil, limanlarında dolaşan Fransız işi bir roman daha. Kral Salomon’un Bunalımı. Kral Salomon, kendisi aslında pantolon kralı olur, yaşı seksen beşe dayanmış Yahudi bir amcamızdır. Jean ise, Jeannot Lapin yani, serbest öğrencidir, öğrendikleri herhangi bir müfredata bağlı değildir yani. Jean, sözlüklerle kafayı bozmuştur daha çok. Sözcükteki kelimelere bakarak şeylerin ağırlıklarından kurtulur. Aşk, en kritik kelimesidir. Her şeye âşıktır, çıkarsızca bağlıdır.

“Olgunluğun en zırva yanı, hep iş işten geçtikten sonra gelmesi.”

Bu kitabı neden bu kadar sevdim? Yazarı Emile Ajar ya da diğer adıyla Romain Gary’nin daha önce birkaç kitabını okuyup sevmiştim. Tahsin Yücel çevirisi de çok şey katmış romana. Roman daha bir roman olmuş. Belki de çevirisidir bana romanı bu kadar sevdiren. Fakat Emile Ajar’a devam edeceğim bu romandan sonra da.

“Ölümlülük açısından, mutsuzlar mutlulardan daha mutludur, yalnız mutluluklarını yitirirler.”

Jean’a göre Kral Salomon, Tanrı’ya, yapması gerekenleri hatırlatarak onu utandırmak ve bu şekilde Onun dikkatini çekmek istiyor. Aslında Jean’a göre değil, arkadaşı Chuck böyle diyor. Jean ise Kral Salomon’un bunalımını yaşlılığına bağlıyor. Ölmekle karşı karşıya duruşunun getirdiği bir bunalım olduğunu düşünüyor.

“Son otuz yıl içinde, binlerce yıl süresince öğrendiklerimizden çok daha fazlasını öğrendik kendi hakkımızda. Bu da insanı allak bullak edecek bir şey. Kendi gözlerimize görünür olduk, amansızca” derken 1978 senesinden bahsediyor romandaki bir karakter. Bugün için daha fazlası söylenebilir. Her neyse. Kral Salomon, insanların bu bilgi ile kıvranmalarına çare olarak bir telefon servisi buluyor. Rahmetli Bay Rosewater’in tek kişilik santralinin biraz daha gelişmiş bir hali. (Bkz: Rosewater)

“Sonra sık sık yaptığı gibi eğitsel bir tavırlar elini omzuma koydu, beni yüreklendirmek için sustu, çünkü öyle zamanlar olur ki, soruların başına gelebilecek en kötü şey yanıttır.”

“Çok Tevratsal bir tutum bu onunki. Hıristiyanlar Tanrıyla ilişkilerinde hiçbir zaman ağız dalaşına dek götürmezler işi. Yahudiler götürür. Karı koca kavgalarına girişiler Onunla.”

Kral Salomon’un bunalımının bir bileşeni de yalnızlık:

“Seksen dört yaşındayım, ama üzülecek hiç kimsem yok. Sevdiği birini yitirmek korkunç bir yalnızlık, ama hiç kimseyi yitirmemiş olmak daha da korkunç bir yalnızlık.”

“Deha her kusuru bağışlatır.”

“-Sözlüklere karşı gerçek bir tutku var sizde.

 – Bir şey arıyorum da.

 Ne aradığımı sordu. Ne aradığımı bilseydim, bulmuş sayılırdım.”

Şu gerçekçi şarkı dedikleri bizim eski halk türkülerimiz mi acaba?

“Gerçekçi şarkı yığın yığın mutsuzluk isteyen bir türdür, halk türüdür çünkü. Özellikle yüzyıl başlarında, sosyal güvencenin bulunmadığı, insanların yoksulluk ve veremden sapır sapır dökülüp öldükleri dönemlerde çok modaydı, aşk da bugünkünden çok daha önemliydi o dönemlerde, çünkü ne araba vardı, ne televizyon, ne tatil, gele bir de halk çocuğu oldun mu aşk bulup bulacağın en güzel şeydi.”

“Düş kuranları fazla desteklemeye gelmezdi, azıcık desteklenmeliydi, neden derseniz, sonuda düşüp suratlarını parçalarlar hep.”

Aldı sözü Jean:

“Motosikletimi alıp Ivry Belediye Kitaplığına gittim, kocaman bir sözlük çektim önüme. Anlam dolu sözcükler okuyarak dört koca saat geçirdim. Her şeyin açıklandığı ve insanların kafalarının rahat olduğu tek yer sözlüktür şu dünyada. Hiçbir şeyden kuşkuları yoktur içinde. Tanrıyı ararsın, destekleyici örnekleriyle buluverirsin, kuşkuların uçup gider: Ölümsüz, yüce, yaratıcı varlık, dünyanın efendisi (bu anlamda büyük harfle yazılır), insanın üstünde olan, bütün canlıları iyilikle koruyan varlık, harfi harfine böyle yazmışlar.”

“İnsanın yüreği budala olmaz da nasıl olur, anlayamıyorum, Mösyö Salomon. Budala bir yüreğin yoksa, hiç yüreğin yok demektir.”

“Zaman iğrenç bir çirkef, daha yaşarken derisini yüzüyor adamın.”

“İnsan her zaman kendinden daha küçük birine gereksinim duyar, Jeannot.”

“Bir salakla, şöyle gerçek bir salakla karşılaştım mı bir heyecan ve saygıdır dolar içime… Sorbonne’da Salaklık üzerine bir tek tez bile yok, Batı düşüncesinin çökmesinin açıklaması da işte burada yatıyor…”

“Her zaman başkalarına gereksinimi vardır insanın, yaşam boyu kendi kendinden nefret edemezsin ya!”

“Şimdi mi gülümsüyordu, yoksa bin yıl önce gülümsemiş de çıkarmayı mı unutmuştu, bilmeye olanak yoktu.”

Bir de hazır giyim konusu var. Basmakalıp her şeye hazır giyim adı veriyor Jeannot. Kral Salomon da hazır giyimci malum.

“Böyle durumlarda, hazır giyim açıklamalar ölçü üzerine dikilmiş açıklamalardan daha iyidir.”

“İnsanlar korkunç unutuluyor, hele ünsüz olanlar. Fotoğrafın çok yararı dokundu bunlara, fotoğraf çıkmadan önce insanların yaşamının ne olduğunu ne kadar düşünsek az.”

“Yahudiler öyle inatçı insanlar ki, hala ortalıkta olmaları bile bu yüzden denilebilir.”

Ne zamandık bu kadar coşkuyla okumamıştım bir kitabı. Bunun için teşekkür listesinin ilk hanesinde Emile Ajar varsa hemen arından Tahsin Yücel gelir. Tabi ki yayınevi de var teşekkür listesinde: Agora Kitaplığı. 330 sayfalık bu kitabın 3. Baskısı var elimde ve 2011 yılında yapılmış.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir