Kitab-ül Hiyel [İhsan Oktay Anar]

“Dünyadaki her şey mucizeyken, insan nasıl hayret etmeden durabilirdi?”

Hadiseler Osmanlı döneminde İstanbul’da geçiyor. Bir “Yüzyıllık Yalnızlık” edası da var diyebilirim. Kendisini hiyel (mekanik, hayal, muhayyile, hile) ilmine vermiş bir zat olan Yafes Efendi (Bu Yafes ismini bir yerde Hazreti Nuh’un oğlu olarak okumuştum bir aralar, Türklerin atası olduğu yazıyordu) kılıç yaparak başlar hayatına. Fakat icat ettiği yeni kılıç çeşitleri yüzünden camiadan aforoz edilir. Daha sonra çeşitli savaş aletleri yapma hevesine kapılır. Fakat ya maddi imkan bulamamaktadır, ya da çizdiği makinaları yapabilecek dökümcüler, ustalar yoktur piyasada. Yarı aç yarı tok sürdüğü ömür boyunca yeni yeni icatlar yapmaya uğraşır Yafes Efendi. Gün olur hırsız saksağanların yuvalarını karıştırıp altın arar, gün olur Büyük İskender’in iktidar taşını bulduğu ve kaybettiği yerde elinde bir taşla görünür. Ömrünün sonunda doğru yanına aldığı kölesi Calud’u azad eder ve mirasını bırakır. Evlatlığı sayılabilecek, hiç büyümeyen, masumiyet simgesi Davud’u da bırakır arkasında. Hikaye Calud’un maceraları ile devam eder. Daha sonra Calud’un evlatlığı Üzeyr ile. Ta ki dünyadaki bütün ilmin bir nokta olduğu gerçeği anlaşılıncaya kadar hadiseler sürüp gider. İlim dedikleri sadece bir noktadan ibaretmiş. Öyle ki bir nokta göz’ü kör edebilirmiş…

“Ustaların kılınç yapmak için saatlerce ve günlerce dövdükleri demir neden serttir bilir misin? O insanoğluna hemen boyun eğmez, çünkü onların kendisiyle işleyecekleri suçları bilir. Bu yüzden de ortak olacağı günahların bedelini ateşte dövülürken peşinen öder. Zalimlerin kolları kendi erişilmez isteklerine göre çok kısadır. Tutkularının büyüklüğü onları böyle sakat kıldığından, bizim kılınç dediğimiz koltuk değneğini kullanırlar.”

“Müdde-i ömrü meçhuldür. Nereye defnedildiğine gelince; eğer her şey gibi kendisini de tahayyül ettiyse, muhayyilenin derinliklerinde bir define olarak belki de hala mevcuttur.”

“Başsız gövdesi Kasımpaşa sırtlarında gömülüdür. Toprağının sıtmaya iyi geldiği söylenir.”

Bu kitap yazarın ikinci romanıymış. Sıra şaşmasın. 1: Puslu Kıtalar Atlası 2: Kitab-ül Hiyel. İletişim Yayınları tarafından basılmış. 150 sayfa civarında.

Yazarla ilgili bir iki röportaj okudum internete. Linklerini koyayım tam olsun. En fazla hayranlık duyduğum yazarlardan birisi olan İhsan Oktay Anar bir kaç sene evveline kadar bir masal kahramanı gibi geliyordu bana. Daha sonra amcamla arkadaşlıklarının olduğunu öğrendim. Bir dahaya amcamla bir resmini de koyacağım.

Link

Diğer Link

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir